Buyrun, ben

Buyrun, ben

21 Nisan 2016

Sabahın tadını çıkarmak ve neskafe bağımlılığım

Uzun yıllar boyunca en sevdiğim şey, sabah erken kalkıp herkes uyurken bir fincan kahve içmek oldu. Erkenle kastım altı. Hep altıya kuruludur benim saatim.
Çocuklarım olduğunda da, bebekerken de büyüdüklerinde de okula başladıklarında da hep altıya kuruludur. Tatilde de bayramda da seyranda da.. Hatta Pazar günleri de. Hatta nöbetçi olduğum zamanlarda hastanede de.
Günün en sevdiğim zamanı sabah altıdır.
Ben huzurlu olurum sabah altıda. Yazsa balkona çıkarım. Bezen mesela Pazar günüyse sahile yürüyüşe çıkarım. Bazen kitap okur veya ders çalışırım.
Balkonda veya pencerenin önünde henüz uyanan kuşları dinlerim. Bu sahne hep gözümdedir. Beşiktaş’taki evimizi unutamam mesela, daracık sokakların arkasında kimselerimn görmediği gizli bir vaha olan Meltem Hanım’ın gizli bahçesine bakan balkonumda geçirdiğim sabah saatlerinin adı hala huzurdur bilinç altımda. Kongrelerde tek başıma kaldığım otellerin balkonlarında içime çektiğim deniz havası ve bomboş otel bahçesinin – havuz başının sessizliği… İnanın şu an oraya gittim geldim..
Herkes uyurken ve gün benimken potansiyelimi yoklarım şöyle bir. Kendimi dinlerim. Güne hazırlanırım. Herşeyi yapabilirim gibi gelir sabahları bana.
Sonradan sonraya sabah keyfimi yaşayamamaya başladım ufaktan. Sabah sorumluluklarım da arttı, gün içinde çok yorulmaya başladım, veya akşamları geç yatmaya, böylelikle sabahları uyanamamaya başladım maalesef. Bugün mesela altıdan altı kırka kadar ağladı alarmım ve ben anca uyanabildim. Kahvem elimde yine, o değişmez kural, ama saat yedi ondört maalesef..
Yeterince kendimle kalamadan, dinlenemeden ve kendimi dinleyemeden, mümkünse meditasyon yapmadan güne başlarsam yeterince iyi olmuyor o gün. Yeterince hazır hissetmiyorum kendimi günün getirdiklerine, strese, zorluklara.
Alışkanlıklar iyi mi kötü mü hep tartışılır. Biliyorum yirmi beş yıldır her sabah neskafe içmek iyi olmayabilir. En zararlı kahve diyorlar neskafe için, birikiyor mu acaba vücudumda? Ama artık olmazsa olmaz. Keyif için de değil, başka bir şey benim için. Alışkanlık da değil, sanki ihtiyaç. O kahveyi içmeden kahvaltı edemem evden çıkamam. Sabah altı uçağına binmeliysem mesela önce kahve içicem. Elimde Starbucks’ın kocaman kahve termosuyla havaalanına gidişim, bütün güvenliklerden geçişim, en son nasıl tutkuyla içtiysem son güvenlik noktasındakki görevlinin “içtiğinize göre zararlı olamaz buyrun geçin” demesi ve arkadaşlarımın şaşkın bakışları arasında sıvı dolu koca termosla uçağa binişim hoş bir anektodumdur J Ya da örneğin evimin hemen her odasında kahve yapabilecek olanaklar olması, yatak odamda kettle, fincanlar ve gerekli diğer malzemeler olması beni anlatır sanırım.
Kısacası dokunmayın kahveme ve sabah saatlerime. Erkenden uyanmayın çocuklar, bırakın biraz kendimle kalayım.
Hadi günaydın madem J


1 yorum:

nilay dedi ki...

Ben de sabah kahve icmeyi huzur veren, birseyleri yolunda hissettiren bir aliskanlik rutin olarak goruyorum :) ama size nacizane tavsiyem nescafe yerine filtre kahve icmeniz, starbucks demissiniz mesela demek ki nescafe disinda da kahveler seviyorsunuz...nescafe kimyasal olarak oyle modifiye edilmis ki aspirin gibi suda cozunuyor...ben ki kahvemi hep sutsuz sekersiz sert icerim, bir yudum bile nescafe icemiyorum...hem belki bir kahve makinasi alip saat 6ya ayarlarsaniz makineyi, sabahlari onun mis gibi kokusuna uyanirsiniz? :)