Uzun yıllar boyunca en sevdiğim şey, sabah erken kalkıp
herkes uyurken bir fincan kahve içmek oldu. Erkenle kastım altı. Hep altıya
kuruludur benim saatim.
Çocuklarım olduğunda da, bebekerken de büyüdüklerinde de
okula başladıklarında da hep altıya kuruludur. Tatilde de bayramda da seyranda
da.. Hatta Pazar günleri de. Hatta nöbetçi olduğum zamanlarda hastanede de.
Günün en sevdiğim zamanı sabah altıdır.
Ben huzurlu olurum sabah altıda. Yazsa balkona çıkarım.
Bezen mesela Pazar günüyse sahile yürüyüşe çıkarım. Bazen kitap okur veya ders
çalışırım.
Balkonda veya pencerenin önünde henüz uyanan kuşları
dinlerim. Bu sahne hep gözümdedir. Beşiktaş’taki evimizi unutamam mesela, daracık
sokakların arkasında kimselerimn görmediği gizli bir vaha olan Meltem Hanım’ın gizli
bahçesine bakan balkonumda geçirdiğim sabah saatlerinin adı hala huzurdur
bilinç altımda. Kongrelerde tek başıma kaldığım otellerin balkonlarında içime
çektiğim deniz havası ve bomboş otel bahçesinin – havuz başının sessizliği…
İnanın şu an oraya gittim geldim..
Herkes uyurken ve gün benimken potansiyelimi yoklarım şöyle
bir. Kendimi dinlerim. Güne hazırlanırım. Herşeyi yapabilirim gibi gelir
sabahları bana.
Sonradan sonraya sabah keyfimi yaşayamamaya başladım
ufaktan. Sabah sorumluluklarım da arttı, gün içinde çok yorulmaya başladım, veya
akşamları geç yatmaya, böylelikle sabahları uyanamamaya başladım maalesef. Bugün
mesela altıdan altı kırka kadar ağladı alarmım ve ben anca uyanabildim. Kahvem
elimde yine, o değişmez kural, ama saat yedi ondört maalesef..
Yeterince kendimle kalamadan, dinlenemeden ve kendimi dinleyemeden,
mümkünse meditasyon yapmadan güne başlarsam yeterince iyi olmuyor o gün. Yeterince
hazır hissetmiyorum kendimi günün getirdiklerine, strese, zorluklara.
Alışkanlıklar iyi mi kötü mü hep tartışılır. Biliyorum yirmi
beş yıldır her sabah neskafe içmek iyi olmayabilir. En zararlı kahve diyorlar
neskafe için, birikiyor mu acaba vücudumda? Ama artık olmazsa olmaz. Keyif için
de değil, başka bir şey benim için. Alışkanlık da değil, sanki ihtiyaç. O
kahveyi içmeden kahvaltı edemem evden çıkamam. Sabah altı uçağına binmeliysem
mesela önce kahve içicem. Elimde Starbucks’ın kocaman kahve termosuyla
havaalanına gidişim, bütün güvenliklerden geçişim, en son nasıl tutkuyla
içtiysem son güvenlik noktasındakki görevlinin “içtiğinize göre zararlı olamaz
buyrun geçin” demesi ve arkadaşlarımın şaşkın bakışları arasında sıvı dolu koca
termosla uçağa binişim hoş bir anektodumdur J Ya da örneğin evimin
hemen her odasında kahve yapabilecek olanaklar olması, yatak odamda kettle,
fincanlar ve gerekli diğer malzemeler olması beni anlatır sanırım.
Kısacası dokunmayın kahveme ve sabah saatlerime. Erkenden
uyanmayın çocuklar, bırakın biraz kendimle kalayım.
Hadi günaydın madem J
1 yorum:
Ben de sabah kahve icmeyi huzur veren, birseyleri yolunda hissettiren bir aliskanlik rutin olarak goruyorum :) ama size nacizane tavsiyem nescafe yerine filtre kahve icmeniz, starbucks demissiniz mesela demek ki nescafe disinda da kahveler seviyorsunuz...nescafe kimyasal olarak oyle modifiye edilmis ki aspirin gibi suda cozunuyor...ben ki kahvemi hep sutsuz sekersiz sert icerim, bir yudum bile nescafe icemiyorum...hem belki bir kahve makinasi alip saat 6ya ayarlarsaniz makineyi, sabahlari onun mis gibi kokusuna uyanirsiniz? :)
Yorum Gönder