Aslında bu yazıyı yazıyı çok
önceden planlamıştım. Ama araya ağır bir hastalık girince (ve
işin gerçeği tüm diyetlerle veremediğim tüm kiloları bir hafta
içinde hastalık nedeniyle “kaybedince”) şimdiye kaldı.
Hastalıkla kilo kaybetmekle ilgili bir notum da var, insan kiloyu
istemeden kaybedince (örneğin gebelik, hastalık, iştahsızlık
gibi durumlarda) bir kendine acıma moduna giriyor ve kaybettiği
kilolara acıyor. Bu nedenle de her ne kadar kilo vermek de istese,
vücudu farkında olmadan geri almaya çabalıyor.
Ben son üç kilosuna kafasını
takmış, aslında diğer insanlara göre fazla kilosu olmayan
“iyisin sen yeaa” lafından bıkmış, tek takıntısı boyunun
kilodan az olması olan, beden imaj algı bozukluğu olduğunu
düşünen bir insan evladıy(d)ım. Zaten son derece sağlıklı ve
“az” beslenirim. Obur bir kişi olduğum için frenden ayağımı
pek çekmemeye çalışırım. Bu nedenle de diyet benim için pek az
bir beslenme olmuyor.
Amerikan ordusunun şişman askerleri
zayıflatmak için yaptığı “ordu diyeti”ni bile denemiştim
deyim anlayın.. Artık bu kilo işine bir son vermek gerektiğine
karar verince, son kozum olan Dukan diyetini bir kere daha yapmaya
karar verdim. Envai çeşit diyet denediğim ve hiçbiriyle mutlu bir
sonuç alamadığım için, bu kez “ne olursa olsun”
vazgeçmeyecektim. Zor olacağını kestiriyordum. Daha önce yapmış
ve bir hayli kilo vermiş olduğum bir diyet olmasına rağmen bu kez
zor vereceğimi biliyordum. Hem vermem gereken kilo çok az
olduğundan, hem de vücut artık diyetlere karşı direnç
geliştirdiğinden ve kıtlık bilincine girdiğinden.
Neyse efendim, ben Dukan'ın kitabını
bir kere daha baştan okudum -aç parantez, kitabı okudum diyorum
bakın, internetten araştırdım okudum demiyorum- ve doktor beyin
önerdiği şekilde başladım diyetime. İlk atak devresinde bile
öngörüldüğü kadar kilo veremedim. Ama pes etmedim! Dile kolay,
tam 2 ay ısrarla ve azimle -tek bir kaçak bile yapmadan- ısrarla
devam ettim. Dukan kaçakları balona batırılmış iğne olarak
tanımlar. Ben de hiç kaçak yapmadım! Azar azar, gram gram verdim
kiloları. Çevremin itirazlarına, anlamamalarına, “zaten fazla
kilon yok ki”lerine tıkadım kulağımı. İki ayda iki kilo
verdim, tartıda 57'yi gördüm (boyum 157) ve son derece mutlu bir
şekilde artık koruma dönemine geçmeye hazırlanmaya başladım.
Dukan'ın benim için önerdiği en az kilo 55,9 idi ama ben 57'ye de
razıydım sanırım. Biraz da spor yapıp incelirim diyordum...
Ki, burada yeni bir paragraf açıp
tifo oldum ve 55 kiloya düştüm, bu ayrı bir yazının konusu.
Bu noktada vücudum bir kopma yaşayıp
kendine acımaya başladı, verdiği değil kaybettiği kiloları
geri istedi. Ama ben de inadım inat totom iki kanat bir kişi
olduğumdan, ben de direniyorum. İki kilonun ne önemi var, bir
günde veririm ben onu diyenler, bu yazının hedef kitlesi siz
değilsiniz ve bu yazının paragraf aralarındaki psikolojiyi anlamanızı beklemiyorum.
Arkadaşım Pınar, bir regresyon
terapisti. Şu anda Budapeşte'de bilinçaltımızla yediklerimiz
arasındaki ilişkiyi anlıyor, bize öğretebilmek için öğreniyor.
Demiş ki eğitim esnasında tuttuğu notlara bakarak:
'Kendimi koşulsuz seviyorum! Pazarlık
edilemem! Paket halinde varım (ben ve kilolarım!!) Kilo vermenin
birinci kuralı, her şeyden önce kendini olduğun gibi sevmekten
geçiyor! Mevcut yağlı göbişimizi ve popomuzu sevmeden,
yağlarımız ve fazlalıklarımızla barış halinde olmadan bu
yağlar yakamızı bırakmıyor. Kilo da beynimizin, tüm
hastalıklarda olduğu gibi, 'bizi hayatta tutabilme' programı!
İstediğimiz kiloda değil, koşullar içinde ihtiyacımız olan
kiloda oluyoruz her zaman!!! Kilonun sebepleri inanılmaz kapsamlı,
bugün sadece 35 farklı sebebi / elementi anlatıldı. İşin aslı
atalara kadar uzuyor!! Her bulduğumuz bağlantıda kilo veriyoruz!!!
Bugüne kadar !Zayıflamak istiyorum' diyenler, derhal 'zayıflamak'
kelimesini sözlüğünüzden çıkartın. Kilo sizi daha da
güçlendirsin diye var, dolayısıyla zayıflamak kelimesini beyin
katiyen kabul etmiyor. Zayıflamak istiyorum veya zayıfım diye siz
telkin veya afirmasyonlar söylerken, o size inat, daha da fazla yağ
topluyor....”
Pınar her zamanki gibi yeni bir ışık
açtı önümde.. Yazıma başladığımda yukarıda anlatmaya
çalıştığımı doğru kelimelerle ne güzel anlatmış. Her
zamanki gibi çok etkilendim. Ama sanırım bu sefer anladım. Zaten
hissetmiştim ben, hastalık sonrası çok zayıfladım diye her
düşündüğümde hissettiğim bilinç dışı kendime acıma
duygusu taa yukarılara kadar geliyor, bana kendini farkettiriyordu.
Bu yeni bilgilerin ışığında, bu
konuya daha farklı bakıyorum şimdi. “İstediğim kilodayım”
ve “bir bütün olarak çok güzelim”. Henüz nekahat dönemim
tam bitmedi, vitamin vs alıyorum, yavaştan spora başlıyorum.
Sağlıklı otlarla etlerle beslenip haftada bir iki kez pasta börek
çörek yiyerek dengede durmaya çalışıyorum.
Kendime sevgiler sunuyorum.
Not: Canım Pınar Gogulan'a bu adresten
ulaşabilirsiniz, sizin de ışığınız olur, size de bir yol bulur
:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder