Buyrun, ben

Buyrun, ben

29 Ağustos 2006

hayırdır insallah

ruyamı anlatmışım hayırdır inşallah demeyi unutmuşum
ya şimdi hiç kimse hayırdır inşallah demezse
ya da hiç kimse okumadığı için otomatikman diyen olmazsa
rüyam hacada asılı kalır ve hayırlara varmazsa
çok korkarım
ben diyim bari
"hayırdır inşallah"

Rüyamda kaybolmuştum. Hayatta nerelerdeyim acaba.

Tuhaf bir rüya gördüm.. Uykuyla uyanıklık arasında, saat çalıp dururken.. Elimde bir mikroskop, evimi arıyorum, bulamıyorum. Önce mikroskop ödünçmüş, onu arayıp buluyorum, geri teslim etmek için. Sonra insanlara nerede yaşadığımı biliyor musunuz diye soruyorum.. Rüyada olduğum için hatırlayamadığımı düşünüyorum o anda.

Bir türlü önünde durduğum apartmanlardan hangisinin içine girip sevgilimin yanına geri döneceğimi çıkaramıyorum. Cep telefonu henüz çıkmamış mı, arayıversem evimi sorsam diye düşünüyorum.

Kapıların önünde öylece çaresiz durup duruyorum.

Bir ara da şöyle bir cümle kurdum kendi kendime “benim içimde kalan birşeyler var, birilerini aramam gerek"

Evet, tuhaftı.

Ben de daha az tuhaf değilim ki… Sanırım taşınma / uygun ev bulamama / Beşiktaş’tan gitmek istememe gerinliği beni fazlasıyla yordu.

23 Ağustos 2006

Ortaya karışık bir post

İnsan hiç bir gün için hayatımın en zor günü bu dememeliymiş (gerçi ben hala hayatımın en zor gününün babamın ameliyat olduğu ve hastalığının ortaya çıktığı gün olduğunu düşünüyorum Allah daha zorlarını yaşatmasın)

Şu döneme hayatımın en zor dönemi dememek için kendimi zor turuyorum. Yahu uyduruk bir mide bulantısı insanı yatağa serer mi?
Ben artık işe gidip gelmek (o da çok zor, mesafe gitgide uzamaya başladı, dün ellerim titredi direksiyonu tutamadım) ve uyumak dışında hiçbirşey yapamıyorum.
Yemekleri sevgilim hazırlayıp beni uyandırıyor, yeyip tekrar yatıyorum
Neyse en azından minik kalbim var, onun için bu sıkıntılara değer..

Aslında şu anda tek istediğim, uzun bir izin alıp, Anna'nın annesinin köyünde huzurlu sakin evlerinde nefis bir sonbahar geçirmek


Ama ne yazık ki seyahat edemiyorum. Değil 3000 km, 150 km uzağa gidemiyorum.
Uzaktan uzağa birbirimizin büyüdüğünü izlmekten, Anna'nın ilk kelimelerini telefonda duymaktan, mavi elbisesinin sadee resmini görmekten hiç hoşlanmıyorum ama ne yapalım, hayat bu..

Yorumlarıyla zor günleri atlatmama yardımı olan herkese teşekkür ederim.. Tek tek cevap yazamıyorum çünkü artık bilgisayarımın ekranına bile bakamıyorum uzun uzun.

Bu da böyle ortaya karışık bir post oldu.

18 Ağustos 2006

Minik kalbimin babası… İyi ki evlenmişiz..


İyi ki 1 Temmuz 1999’a kızkardeşinin nişanlısı izin alamamış da, o da mezuniyet balosuna seni davet etmiş..
İyi ki sonra da nişanlısı sürpriz yapıp gelmiş.. Sen de yalnız kalınca beni farkedip dansa kaldırmışsın...
İyi ki sonra Mado’da oturduğumuz gün, evlilik konusunu açmışsın da ben de seninle evlenmenin ne kadar güzel olacağını farketmişim.

İyi ki yıllar boyu seni çok çok sevmişim de iyi ki sen de beni sevmişsin.

İyi ki dayanacak omuzum olmuşsun, ağladığımdan gözyaşımı silmişsin, güldüğümde benimle gülmüşsün.
İyi ki zamanı geldiğinde pıt pıt pıt atan minik kalbimin babası olmuşsun.

Seni seviyorum bebeğim.. İyi ki evlenmişiz seninle.. Evlilik yıldönümümüz kutlu olsun.

15 Ağustos 2006

Benim Berlin'im geldi...

Ama minik kalbimin 150 km sınırı var artık, Berlin de hayal oldu..



Neden böyle sevdim bu kenti bilmem, şöyle bi sokaklarında amaçsızca dolaşasım, alışveriş yapasım, müzelerini bi daha gezesim geldi.

Ya da hatta ilk kez geliyomuş gibi elime bi Berlin kitabı alıp turistçilik oynayasım.
Sonra üşenmedim (ki genelde tembelimdir, değil Berlin sokaklarında dolaşmak, KAbalcı'nın yolunu bile bulamam) KAbalcı'ya gittim, hatta Alkım'a da gittim,
değil Berlin kitabı, Almanya kitabı bile bulamadım.

Ama neden neden.. İnsanlar bu şehre gitmiyor mu yaaa gezip görmeye.. Kimse Berlin duvarı kalıntılarını da mı merak etmiyor, yalancı tarihin anılarını...

İkinci not: Artık midem bulanıyor diyen gebelere çubuk kraker ye diyenler düşmanımdır. Hatta çubuk kraker üreticileri de
Sarı leblebi de yalan
Yalan bunlar yalan
Geçmiyor bu bulantı
imdaaat

13 Ağustos 2006

Hayatın normal akışı

Hala hayatım normal akışına kavuşamadı
Çok korkuyorum, her ultrason bulduğumda minik kalbim atıyor mu diye bakmaktan kendimi alamıyorum
Arkadaşlarım "ultrason manyağı yapıcaksın çocuğu" diyorlar
Sonra da kendileri "gel bi bakalım bebişe ne yapıyor" diyorlar

Büyüsün artık göstersin kendini

Korkunun ecele faydası yok
Duanın faydası var

Henüz normale dönemedim
Dönsem bi koşu gidip ev arıycam hazır okullar açılmadan

10 Ağustos 2006

Siz mucizelere inanır mısınız

Hayat ne değişik
Nasıl birşey

Dün yoktu
Bugün var

Minik bir kalp
Pıt Pıt Pıt

Allah'ım ne olur ne olur atmaya devam etsin

8 Ağustos 2006

Bu ruya da boylece bitti

Kisa surdu.

Zaten insanoglu, hep icindeki korkuyla yasiyor..
Ben de bu korkuyu atamamistim icimden.

Iyı haber veremiyorum sevgili okuyucu

Bebisim gelisemedi
Kalbi atamadi bir turlu
Iki gun sonra kesesi de gidecek

Geriye yine benim hayallerim
Dualarim
Ruyalarim kalacak

3 Ağustos 2006

İncir çekirdeği ve baloncuklarla ilgili yazı

Baktım ki incir çekirdeğini doldurmayan şeyler yüzünden moralimiz bozuluyor, üstelik de cansıkıntılarımız artık keyiflerimizden çook daha uuzun sürüyor,
gittim bir kilo incir aldım
oturdum hepsini yedim.

sonra anna'nın annesinin taaaaa uzaklardan gönderdiği baloncuklar yapma aleti geldi.

adeta bir jakuzi :) küvetin içine koyuyorsun, başlangıçta bir halı gibi görünüyor:

sonra düğmesine basınyorsun veeee
bööyle onyüzbin baloncuk yapıyor

seni alıyor,
taaa uzaklara bali'ye falan götürüyor (abarttım, sadece masaj salonuna götürebilir sanırım )
bu baloncuklar var ya
bir harikkaaaaa

1 Ağustos 2006

Bugün kimse bana ilişmesin lütfen, mutlu kalmak istiyorum

Önce neskafe (her zaman Jacobs)
Nefis bir duş
Balkonda meditasyon
Kuş sesleri
Sevgiliye günaydın öpücüğü
Beyaz peynir
Karpuz
Kepek ekmek

Günaydın...
Bugün iyi bir gün.
Öyle gitsin lütfen..