Buyrun, ben

Buyrun, ben

31 Mart 2011

Memleket neresi?

Memleket neresi?
Doğduğun yer mi? Doyduğun yer mi?

Benim memleketim neresi? Mesela, doğduğum, annemin de doğduğu, çocuklarımın da doğduğu yer mi? 10 sene yaşadığım yer mi? Yaşayamadan önce onlarca sene orada yaşamanın hayalini kurduğum yer mi? Gelin gittiğim, evlendiğim, ilk evim, ilk göz ağrımın olduğu, parasızlığı zenginliği, hastalığı doğumu, acıları tatlıları yaşadığım, trafiğe küfrettiğim, suyuna aşık olduğum, her uyandığım sabahına şükrettiğim, sonra kaçarcasına ayrıldığım yer mi? Annemi kardeşlerimi arkamda bırakıp ayrıldığım yer... Hayallerimin şehr-i İstanbul'u mu?

Mesela, büyüdüğüm, on sene yaşadığım, okuduğum, liseyi üniversiteyi bitirdiğim, sokaklarında yürüdüğüm, gençlik acılarını çektiğim,sonra aşık olup evlenmeye karar verdiğim yer mi? Adana mı?

Mesela, artık nice sonra bir hayat kurmaya karar verdiğimizde, bize artık acı çektiren sevgiliden, İstanbul'dan kaçma günü geldiğinde, devletin zorla gönderdiği, pılımızı pırtımızı toplayıp çoluğumuzu çocuğumuzu alıp göçtüğümüz, hiç kimseyi tanımadan hiçbir sokağını bilmeden, daha evvel hiç suyunu içmeden ekmeğini yemeden, daha evvel görmeden evimizi barkımızı alıp geldiğimiz yer mi? Hiç arkadaşımızın olmadığı, anlayanımızın dinleyenimizin eşimizin dostumuzun olmadığı, bebeklerimizi güveneceğimiz kimsenin olmadığı, dert ortağımız, karagün dostumuz, sevenimiz özleyenimiz hiç kimsenin olmadığı Antep mi? Gizlice yalnızlık çektiğimiz, gizlice üzüldüğümüz, buralarda iki başımıza kaldık diye hayıflandığımız ama kimse üzülmesin diye belli etmediğimiz, eğlenir gibi yaptığımız, annemizi evimizi özlemez gibi yaptığımız, bazen sinirlenip hırçınlaştığımız, ama yalnızlığı da içimize sindirmiş gibi göründüğümüz, hep gülümseyip "Burası çok güzelmiş nasılsa alışırız" dediğimiz yer mi?

Bunları, Adana'da, bir aylık bir kurs için geldiğim Adana'da, bugün 10 yıldır görmediğim bir arkadaşımla karşılaştığımdan beri düşünüyorum. Ankara'dan Adana'ya neden geri taşındıklarını anlatırken dediklerini düşünürken.. "Herkes buradaydı, evimiz barkımız arkadaşlarımız, geçmişimiz çevremiz buradaydı, annem babam buradaydı, memleket gibisi yoktu, toparlanıp döndük biz de..." deyince o...
Düşündüm de... Benim de buradaydı "herkes"im... Annem babam kardeşlerim, arkadaşlarım, evim okulum.. Hepsi buradaydı on yıl önce... Sonra sıfırdan yeni bir hayat kurduk, başka bir şehirde... Ailem de geldi, bizimle, evimizi sattık, yeni arkadaşlar biriktirdik orada. Oldu ama, biriktirdik. Baktık ki orası daha memleket oldu bize, teyzelerim kuzenlerim, arkadaşlarım, ailem çocuklarım, on yılda bir tek gün yalnızlık çekmedim. Bir tek gün nerden de geldik buraya demedim. Suyu gördükçe su gibi aktı gitti dertlerim tasalarım İstanbul'da.
Sonra geldim, dolandım durdum geçmişimi aradım Adana sokaklarında, izlerini bile bulamadım, unutmuşum.
Sokaklarım değişmiş, insanlarım değişmiş, bir Berna'm aynı kalmış evini açan bana, ama diyorlar ki ben değişmemişim, sonra bakıyorum ki ne çok kişi biriktirmişim burda da, bir hemşire "hatırladın mı beni", bir ameliyathane personeli "doktor hanım tanıdın mı beni sen öğrenciyken ben kantincinizdim", bir hocam "seni nasıl unuturum, nerelerdesin bir gün gel çayımı iç", eski arkadaşlarım "hiç değişmemişsin"....
Değişmemiş miyim? Hiç mi? Hiç.

Hoşgeldin geçmişim. Geçmemiş miydin sen? Çoktan?
Yahu hiç mi değişmemişim, yaşadım yılları, sevdim evlendim sen görmeyeli, çocuklar doğurdum, acılar ölümler tattım, kilolar aldım verdim, işler değiştirdim, uzman oldum.. Yaşadım yaşlandım.
Yok hiç değişmemişsin.
İşte bunu bulduğum Adana değil mi benim memleketim? Peki çocuklarımın memleketi neresi?
Peki benim? Geçmişimin yanı mı? Sevdiklerimin - sevenlerimin yanı mı? (Ben nasıl bir sevgi arsızıyım, hele bu aralar daha da nasıl, sevenim var mı hala, nerde varsa? Memleketimde mi?)
Benim memleketim neresi? Nerde yaşayacağım, nerde yaşlanacağım daha?

21 Mart 2011

Evrenle aramdaki mesajlaşma

Dün akşam facebook'a (herhangi bir zamanda ilk kez olmak üzere) bloğumun artık olmamasından duyduğum üzüntümü yazmışken..
Birşeyler yazmaya, söylemeye ihtiyacım varken..
Sabah kendime bir wp blog adresi almış (hayalalani.wordpress.com) ve dışa aktarmak için bloğumu açmışken..
bir de ne göreyim..
blogger açılmış.
Eh.
Gerçi gene kapanır bu, da, şimdilik taşınmayalım bakalım.
Vardır bunda da bir hayır.

3 Mart 2011

Bir çocuğa aşı

Birgün bu bloğu yazmaya başladığımda bu kadar büyük bir dünyanın bir parçası olacağımı ummazdım.
Zaman zaman beni çok duygulandıran çok gözlerimi dolduran şeyler yaşadım yazdıklarım sayesinde.
Bazen kendi yazdıklarıma kendim ağladığım da oldu.
Bu kez, ağlamadım ama hoşuma gitti. Aslında bir sosyal sorumluluk projesi (severim ben bu kavramı). Prima çocuk bezi var ya (anti parantez, ben kullanıyorum evet, 4 yıldır hergün :) ama bu konuyla hiç ilgisi yok, bence bu proje reklamı haketmiş), bana bir mail attılar, bloğumdan bana ulaşmışlar ve bir mektup yolladılar.
Benim adıma bir çocuğa tetanos aşısı bağışlamışlar.
En az TEMA vakfının fidan bağışı kadar beğendim. Zira tetanostan ölen hastayı gözümle gördüm, kimsenin ömür boyu görmesini istemediğim bir tablo.
Hala dünyanın bazı yerlerinde yenidoğan tetanosundan ölen bebekler olduğunu bilmek acı hakkaten.
Hastalığı merak eden varsa araştırıp okuyabilir, konumuzla ilgisi yok da, tek söyleyeceğim, tetanosa yakalanınca tedavisi yok. Direk kasıla kasıla nefes alamayarak ölüyor hasta / bebek... Nefes kasları da kasıldığından birşey yapamıyorsun. Bildiğin boğuluyor. Çok çok fena kimsenin hayal edemeyeceği kadar kötü. Çok fakir ülkelerde göbek kordonu kötü şartlarda kesildiğinde bebeklere bulaşıyor ve ölüyorlar.
Önemli not: Aşı %100 koruyucu.
Süper değil mi? Şimdi benim sayemde bir çocuk kurtuldu :)
Unicef'le Prima'nın işbirliği ile, eğer http://www.facebook.com/PrimaDunyasi#!/PrimaDunyasi?v=app_10339498918 sayfasını beğenirseniz sizin adınıza bir çocuğun aşı bedeli de Prima tarafından Unicef'e bağışlanacak.
Prima bence bu fikirle bu kadar reklamı da haketmiş zaten.
Sevgiler Sağlıklar...