Buyrun, ben

Buyrun, ben

20 Şubat 2011

Bu haftasonum

Hatırlayan var mıdır bilmem, vakt-i zamanında bir postum vardı (linkini koyamıyorum çünkü vınnnnn denen şey o kadar yavaş ki bloğumda dolaşamıyorum :( )
Bu eski postta bir günümün nasıl geçtiğini anlatmıştım, ben anlatırken, okuyanlar da okurken yorulmuştu.
Şimdi de bu haftasonumun nasıl geçtiğini, neler yaptığımı anlatıyorum:
Bu haftasonu şuuuunları yaptım:
DURDUM.
EDIT: Sabah herkes uyurken, VINN bana kalmışken, bakın buldum o yazımı:
http://hayalalani.blogspot.com/2009/12/bir-gunum-kac-saat.html

14 Şubat 2011

20 yıl sonra yeniden Antakya

Biz sevgilimle evden kaçtık :) Çocuk sponsorumuz annem ve haftasonu kalmayı kabul eden bakıcımız sayesinde :))

İnsan büyüdüğü sokaklarda 20 yıl sonra dolaşırken ne hisseder? İnsan nerde büyümüştür, ilkokulu okuduğu yerde mi, ortaokulu mu yoksa liseyi okuduğu yerde mi?
İnsan 20 yıl önce 5 yıl gibi uzun bir süre yaşadığı, oynadığı, öğrendiği, belki ilk kez aşık olduğunu sandığı sokaklarda yürürken ne hisseder, hatırlar mı?
20 yıl dile kolay değil mi?
İşte Antakya.

İşte her gün okula yürüdüğüm yollar (ne kadar uzakmış), işte 19 Mayıs gösterisine çıktığımız stad (şu an gibi gözümde, mor penye etek, saçımda aynı renkten bant, provadayız), Levent gıda pazarı kapanmış, Mina kırtasiye 20 yıldır açık mı vay be, İpek apartmanı hiç yaşlanmamış (o zaman da aynıydı, belki zaten yaşlıydı), evimiz devlet dairesi olmuş, İşbankası lojmanı boşalmış metruk bir bina olmuş, vay be horoz oynayıp neşeli çocuk çığlıkları attığımız bahçeyi otlar bürümüş.
Kardeşimi aradığımda ilk sorduğu boş arsamız, otoyıkamacı olmuş. Küçük park duruyor, Otağ düğün salonu mobilya galerisi ile internet kafe arasında bölüşülmüş. (Begüş, baktım da, oraya onbinlerce çocuk sığarmış be ablacım, siz benle yıllarca alay ettiniz gerçi :) )
İşte Asi nehri, okulda maketini yaptığımız eski meclis.. Kültür merkezi olmuş.
Açılışını hatırladığım (97'deymiş) Büyük Antakya Oteli, ne kadar ulaşılmazdın, büyüktün, lüks ve pahalıydın. O kadar da değilmişsin :) Mesela bize akşam bir meyve sepeti yolladın ki, takdirimi kazandın, aferin :)


Müzenin önü, Uzunçarşı, Ferah künefecisi, Sultan Sofrası, bu sokaklar, en çok da bu sokaklar..
Sevgilim, bana ne güzel bir sevgililer günü hediyesi verdin bilemezsin. Teşekkür ederim. Geçmişimden bir sayfa verdin bana.

9 Şubat 2011

Aşk tesadüfleri mi sever

Aşk tesadüfleri mi sever? Acıları mı?
Aşk acı mı yoksa acı bir tesadüf mü?
Bu aşk ne acı birşey, acı birşey mi?

Bu filme gittik gördük ya, bebek sponsorumuz annem sayesinde, eh dedi, ben gördüm siz de gidin bu akşam dedi.
Ama annecim dedim bak mutlu son değilse gitmeyelim dedim, benim aşka inancım gerek, mutlu sonu göresim gerek dedim. Demedi. Mutlu son demedi, herkes ağlayarak çıktı sinemadan dedi. Ne bileyim gene de düşünmedim, mutluluktan belki ağlamışlardır dedim.
Eh, ben Babam ve Oğlum'u da, Issız Adam'ı da bu nedenle seyretmemiş değil miydim? Hayatta bi sürü gıcık şey oluyor bi de sinemada neden ağlayayım dedim...
Ama şiştim dün gece gözümde akmayan yaşlarla aşkı -aşkın sonunu - sorgularken.

Eh söyle bakalım sevgili okuyucu.. Neydi bu aşk?
Nasıldı?
Tesadüfleri mi severdi?
Öldürür müydü güldürür müydü?
Sevmek yeter miydi, almak şart mıydı, ölmek gerekli miydi?

Aşk acı mıydı, acı bir tesadüf müydü?
Aşk hep mi yanlış zamanda gelirdi -hep mi geç kalırdı?

8 Şubat 2011

Keep


*Teşekkürler Sardunya, hatırlattığın için.

7 Şubat 2011

Ne güzelsin sen..


Ne güzel geldin, ne güzellikler getirdin bize.

Ne kadar masumsun.

Ne kadar büyük bir mucizesin bir bilsen..

Mucize olduğumuzun farkına varacak kadar büyüdüğümüzde o kadar kirlenmiş oluyoruz ki, unutuveriyoruz bunu.

Ama bir bakınca sana, sen o ilahi güzelliğin aynasısın, yansımasısın.. Bu hiç aklından çıkmamalı insanın.. Büyüyünce de, yaşlanınca da, kirlenince bile.

Varlığın, masumluğun, küçüklüğün, nefes alışın bile bir mucize.

Hoşgeldin bebek.

Ne iyi ettin de geldin.

2 Şubat 2011

Bizi uçağa yetiştiren o kadın

Biliyorum internet tuhaf bir mecra.. Buradan tanıdığım nice insanlarla yolda karşılaştım.. burada yazdıklarımı okuyup nice insanlar bana ulaştı. Ummadığım kişiler beni tanıdı, beklemediğim kişilerle dost oldum...
Bu nedenle..
Biliyorum, size de bu yazdıklarım bir şekilde ulaşacak. O da olmadı iyi dileklerim burada yazılı kalacak, evren bu mesajı er geç size iletecek.
Çünkü dün teşekkür edemedim.
1 Şubat akşam sekiz Pegasus uçağıyla Gaziantep'e gitmek için E10 ekspres otobüsüne bindiniz. Sonra benim uçak saatimi yanlış hatırladığımı farkettiğim telefon konuşmama tanık oldunuz. Sonraki çırpınışlarıma da.. Hayır, check in bitmişti ve bizim için birşey yapılamazdı zaten daha otobüsteydik. Hayır Pegasus'un başka uçuşu yoktu. Hayır biletimi iade ya da açık bilet yapamazlardı. Hayır başka havayolunun Antep uçağı yoktu.
Bebeğim kucağımda uyuyordu, iki valizim varıd ve kar yağıyordu.
Çevremdeki herkes bana acır ve cık cık der yoluna giderken...
Siz beni kendime getirdiniz (ben otobüsten inmeden geri dönmeyi düşünüyordum galiba, tam hatırlamıyorum), "bir denemelisin, bebeğin var belki alırlar, belki check in kapanmamıştır, hadi.." ...
koca valizimi kapıp önümden terminale doğru koşmaya başladınız. Ben arkadan ağlayarak gelirken siz, "hadi hadi" diye beni acele ettirdiniz. Onlarca kişilik güvenlik kontrolünün en önüne beni ve valizlerimi atıp hadi dene dediniz.
Siz oydunuz. Dün gece karşıma çıkması gereken melektiniz.
Bunu okuyorsanız, hadi canım ne yaptım ki diyebilirsiniz. Demeyin.
Merak ediyorsanız şöyle bitti gece:
Uçağa bindik sonunda.
Güvenlik kontrolünden 3 saniyede uçarak geçtik. Check in kontuarına uçarak girdik. Görevliye baktım ve Antep, lütfen dedim.
Arkaya dönüp Antep alayım mı dedi.
Aldı.
Ben ağlamaya başladım. Kimlikleri bile uzatamadım heyecandan.
Sonra koşarak uçağa bindim.
Ve inene dek size dua ettim. Çok dua ettim. Çok şükrettim.
Allah size, bu yaptığınız iyiliği çocuğunuzdan çoluğunuzdan hayırlarla döndürsün inşallah dedim.

Belki çok büyük birşey değildi, ama işte sayenizde o uçağa bindim. Belki gene de binecektim.. belki de karda kışta gecenin yarısı bebeğimle rezil olacak, eve dönecek (bir buçuk saatte), ertesi güne uçak arayacak, sabahki ameliyatlarıma yetişemeyecek, biletleri kaybedecek ve dahası moralimi ve yaptığım hatadan dolayı kendime saygımı yitiecektim.
İşte buradayım.
Karşıma çıktınız, hayatıma dokundunuz. İçiçe geçen halkalardan oluşan evrenimizde bir halkayı tamamladınız.
Bense size teşekkür bile edemedim, dönüp geriye bakamadım bile.
Ama eminim bu satırlarım sizi bulacak. Sizin halkalarınızdan birini mesela birgün ben tamamlayacağım.
Teşekkür ederim, çok hem de.

1 Şubat 2011

Bir insan evladı ne ister?

Bebeğinin ameliyat sonrası anestezinin etkisiyle uyuduğu uzun ve derin uykudan uyanırken şöyle demesini bence:
"Anne çok güzel bir rüya gördüm. Rüyamda bi peri vardı ve seni çok güzel bir prensese çevirdi.. yani anneyi..."
Çok şükür Allah'ım sana.. İyi ki vermişsin bana bu periyi, iyi ki doğurmuşum.
Çok şükür, sağ salim geçti ameliyatımız, kızım iyi şimdi, kuduruk viteste hayata devam etmekte.
Şükür.