Hangi kelimelerle yazmaya başlayacağımı bilemediğim bir konu var aklımda, bu yaz yaşadıklarım, acının büyüklüğünü içime sindirdiğimde, çok da unutmadan, her satırını yazmak istediğim.. Ama düşündükçe gözlerim doluyor, anlıyorum ki hazır değilim, erteliyorum hep.
Bugünse, durup durup aklıma geldi, güzel bir insan vardı bütün o acı günlerin arasında, ışık gibi doğmuştu hayatımıza. Ondan bahsetmek istiyorum.
Dilara.
Antalya'da, canımızın yarısı hayatta kalma savaşı verirken, kan bulmamız gerektiğinde tanıdık onu. Beni aradı: "Alo, ben Ayça'nın arkadaşı, Dilara." Kardeşimle üç günlük bir tatilde birliktelerdi, arkadaşlardı ama çook da samimi değillerdi. O Antalya'da yaşardı, turizm işinde çalışırdı. Dünya güzeliydi (bana da öyle geliyor olabilir).
Yaşam halkalarımızın onunla kesiştiği gün, bizden onbeş ünite kan bulmamızı istemişlerdi ilk olarak. Nereden bulacaktık ki? Hiç tanıdığımızın olmadığı Antalya'da, sadece tatile gelip havaalanından doğrudan plaja çufçufladığımız Antalya'da.
Bir gece önce Alanya'da bulunan 29 ünite kanın da nasıl, nereden bulunduğunu blimiyorduk. Onun parmağı varmış sonradan öğrendik.Bir şekilde, yanında arkadaşı Onur'la (başka bir dünya güzeli insan) geldi, girdi hayatımıza. Şaşkın ve şoktaki bizleri kenara çekti, bir ağacın gölgesine sakince oturttu. Ellerinde ikişer cep telefonu, listeler dolusu insanı aradılar teek tek. Biz ne olup bittiğini bile anlayamadan, kan bankasının kan alma kapasitesi doldu. "Onbeş ünite kan istendi, sizin donörleriniz otuzbeş üniteyi geçti, kan merkezi kontrolden çıktı, bu kanları başka hastalara yönlendiriyoruz" diye aradılar kan bankasından.
Sonraki ameliyatlarda da.. Tüm Antalya'yı örgütledi. Yüzlerce kişi kan vermeye geldi, kardeşim dışında bi sürü hastaya da şifa oldu.
Plaj kıyafetiyle, yüzünde güneş kremiyle, başında hasır şapkasıyla dolanan tipi (görüp de kılığa bak hastaneye nasıl gelmiş dediğim tipi) radyo anonsuyla plajdan getirtmişti..
Kipa'da temizlik görevlisiyim, amirlerimden izin alın da bi koşu gelip kan veriyim diyen tipi facebook mesajıyla bulmuştu..
Yanında ofis arkadaşlarıyla gelen abiyi parti listesinden bulup aramıştı..
Annesiyle gelen kızcağızı hanım teyzesinin gün arkadaşlarından tanıyordu, çağırmıştı..
Biz şaşırırken, o sakince, bizi hayata bağladı sonra.. Bütün gün yoğun, koştur, çalışıp, her gün ama hergün iş çıkışı hastanenin bahçesinde yaşadığımız ağacın altına geldi. Ama her gün. Gelemeyeceği gün arayıp özür diledi. Günümüzün en renkli anıydı onun kocaman gülümsemesiyle gelişi. Bir gün çekirdek getirdi, bir gün kocasıyla kocaman bir yaş pasta, bir gün iki şişe kola ya da bir kucak dolusu dürüm.
Çamaşırlarımızı yıkadı, yeri geldi bizi evine götürüp yıkadı, alışverişe götürdü.. Her gün ama hergün geldi. Hayatımıza girdi. Dördüncü kız kardeşimiz oldu. Bizimle ağladığı da oldu, bizimle güldüğü de.
Sevdik onu. Çok. Karşılıksız yaptığı için bütün bunları belki de.
Şimdi o kötü günlerden çıkıp, kocaman bir gülümsemeyle aklıma geliyor ne hoş.
Ne güzel insansın sen Dilara. Diloşum. Kardeşim.