İki
çocuğumla çıktığım en anlamlı ve belki en zor seyahat, geçen
hafta okulun bir haftalık sömestre tatilinde gittiğimiz Berlin
seyahati idi.
Çocuklarımdan
biri 9 biri 7 yaşında. Bu geziyi sadece onların zevk alacağı
hoşuna gideceği şeyleri yapacağımız şekilde planlamıştık.
Geçen seferki Berlin ziyaretimizde gördüğümüz Lego Discovery
Center, Madam Tussaud's ve Sea Life'ı bu sefer plana koymadık.
Gezdiğimiz
müzeleri ve hayvanat bahçesini ayrı ayrı yazılarda detaylı
anlatmıştım. Bu yazıda ise bu gezinin ana fikrinden bahsetmek
istiyorum.
Bu
kez ilk defa, anne baba çocuklar şeklinde çekirdek ailemizle
gittik seyahate. Evlerinde kaldığımız kuzenlerimizle yaptığımız
geziler haricinde de dördümüz keşfettik Berlin'in çocuk dostu
köşelerini.
Bu
gezide, çocuklara sırt çantası taşıma sorumluluğu verdim. Hava
çok soğuktu. Çok ama çok soğuktu. Çantalara öncelikle herkesin
kendi atkı bere ve eldivenlerini koydum. Yanlarına su koydum.
Mataralarına sabahları su doldurduk evden çıkmadan ve susadıkça
bana ağlamak yerine çıkarıp içtiler. Her gittiğimiz yere
yanımızda yiyecekle gittik. Sabah evden çıkmadan birer sandviç,
elma, yerine göre bisküvi vs atıştırmalıktan oluşan bir
beslenme hazırladım. Müzelerde, bizimkilerden farklı olarak,
“piknik alanı” adında bölümler vardı. Acıktığımızda,
müzenin normalden pahalı olan kafeteryasında yemek veya müze
dışına çıkıp restoran aramak yerine, piknik alanında
çantamızdaki yemeklerimizi yedik. Bunun içn harcadığım mesai
ekstra bir on dakika ama gerçekten uğraşmaya değdi.
Metrolarda
biletmatklerden para atıp biletleri kendileri aldılar, kendileri
okuttular. Ufak tefek alışverişlerini kendileri yaptılar,
bildikleri kadar İngilizce ve benim öğrettiğim tek tük Almanca
kelimeleri kullandılar (Was kostet, Danke schön gibi).
Bu
sefer ilk kez kendilerine ait bir bütçeleri oldu, 10 euro gibi az
da olsa, paralarını ceplerinde taşıdılar ve hediyelik eşya
almak üzere kullanamalarına izin verdik. Gerçi her gördükleri
hediyelik eşyacıya girip, herşeyi almak istediler. Yönlendirdik
ama çok istedikleri şeyleri almalarına saçma da olsa izin verdik
(Tuna pusula aldı mesela, Damla yüz bininci tükenmez kalemini
aldı). Damla parasını kardeşine birşeyler almak için, bilet
parasının üstünü tamamlamak için vs düşünmeden harcadı
(harcayabildi). Kar küresi de aldılar, paraları bitti zaten :) Bir
tek Doğa Tarihi Müzesi'nde çok gereksiz şeyler (normalde 3 lira
olan el fenerini müze dükkanından 30 liraya almak gibi mesela)
için tutturuk oldular ama savuşturmayı başarabildik şükür :)
Gittiğimiz
her yerden giriş bileti, metro bileti, broşür gibi hatıralar
topladılar. Bu sefer niyatim onlara bir albüm hazırlatıp oraya
yapıştırmaları ve anılarını yazmalarıydı. Ama hala
yapamadım. Aslında geç değil bence :) Ama Tuna'nın ev ödevi
için çizdiği televizyon kulesini görünce çok beğendim, en
azından o yapmış oldu bunu.
Şimdi
ilk fırsatta tatil fotoğraflarını birlikte bakıp, seçip
bastırmayı istiyorum. Geçirdiğimiz güzel birkaç günü
hatırlayıp, onları sonraki tatile hazırlamayı düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder