Buyrun, ben

Buyrun, ben

12 Mayıs 2016

İki çocukla tatil

İki çocuğumla çıktığım en anlamlı ve belki en zor seyahat, geçen hafta okulun bir haftalık sömestre tatilinde gittiğimiz Berlin seyahati idi.
Çocuklarımdan biri 9 biri 7 yaşında. Bu geziyi sadece onların zevk alacağı hoşuna gideceği şeyleri yapacağımız şekilde planlamıştık. Geçen seferki Berlin ziyaretimizde gördüğümüz Lego Discovery Center, Madam Tussaud's ve Sea Life'ı bu sefer plana koymadık.
Gezdiğimiz müzeleri ve hayvanat bahçesini ayrı ayrı yazılarda detaylı anlatmıştım. Bu yazıda ise bu gezinin ana fikrinden bahsetmek istiyorum.
Bu kez ilk defa, anne baba çocuklar şeklinde çekirdek ailemizle gittik seyahate. Evlerinde kaldığımız kuzenlerimizle yaptığımız geziler haricinde de dördümüz keşfettik Berlin'in çocuk dostu köşelerini.
Bu gezide, çocuklara sırt çantası taşıma sorumluluğu verdim. Hava çok soğuktu. Çok ama çok soğuktu. Çantalara öncelikle herkesin kendi atkı bere ve eldivenlerini koydum. Yanlarına su koydum. Mataralarına sabahları su doldurduk evden çıkmadan ve susadıkça bana ağlamak yerine çıkarıp içtiler. Her gittiğimiz yere yanımızda yiyecekle gittik. Sabah evden çıkmadan birer sandviç, elma, yerine göre bisküvi vs atıştırmalıktan oluşan bir beslenme hazırladım. Müzelerde, bizimkilerden farklı olarak, “piknik alanı” adında bölümler vardı. Acıktığımızda, müzenin normalden pahalı olan kafeteryasında yemek veya müze dışına çıkıp restoran aramak yerine, piknik alanında çantamızdaki yemeklerimizi yedik. Bunun içn harcadığım mesai ekstra bir on dakika ama gerçekten uğraşmaya değdi.
Metrolarda biletmatklerden para atıp biletleri kendileri aldılar, kendileri okuttular. Ufak tefek alışverişlerini kendileri yaptılar, bildikleri kadar İngilizce ve benim öğrettiğim tek tük Almanca kelimeleri kullandılar (Was kostet, Danke schön gibi).
Bu sefer ilk kez kendilerine ait bir bütçeleri oldu, 10 euro gibi az da olsa, paralarını ceplerinde taşıdılar ve hediyelik eşya almak üzere kullanamalarına izin verdik. Gerçi her gördükleri hediyelik eşyacıya girip, herşeyi almak istediler. Yönlendirdik ama çok istedikleri şeyleri almalarına saçma da olsa izin verdik (Tuna pusula aldı mesela, Damla yüz bininci tükenmez kalemini aldı). Damla parasını kardeşine birşeyler almak için, bilet parasının üstünü tamamlamak için vs düşünmeden harcadı (harcayabildi). Kar küresi de aldılar, paraları bitti zaten :) Bir tek Doğa Tarihi Müzesi'nde çok gereksiz şeyler (normalde 3 lira olan el fenerini müze dükkanından 30 liraya almak gibi mesela) için tutturuk oldular ama savuşturmayı başarabildik şükür :)
Gittiğimiz her yerden giriş bileti, metro bileti, broşür gibi hatıralar topladılar. Bu sefer niyatim onlara bir albüm hazırlatıp oraya yapıştırmaları ve anılarını yazmalarıydı. Ama hala yapamadım. Aslında geç değil bence :) Ama Tuna'nın ev ödevi için çizdiği televizyon kulesini görünce çok beğendim, en azından o yapmış oldu bunu.
Şimdi ilk fırsatta tatil fotoğraflarını birlikte bakıp, seçip bastırmayı istiyorum. Geçirdiğimiz güzel birkaç günü hatırlayıp, onları sonraki tatile hazırlamayı düşünüyorum.





Hiç yorum yok: