Buyrun, ben

Buyrun, ben

31 Ağustos 2008

Güzel bir gün


Kızımız artık büyüyor...
Biz de sevgilimle, turistik bir gezi yapmaya (yapabilirliğimizi görmeye) gittik.. Kızımızı da aldık ve içturist olarak Sultanahmet ve kapalıçarşıyı gezdik. Damla hanım doğmadan önce çok yapardık biz bunu ve çok severdik..
Kesin olan şu ki, kızımla yapmayı ben daha çok sevdim..
Kendimi kuşlar gibi özgür hissettim, çok iyi vakit geçirdim, sanki bir Avrupa kendinde geziyor gibiydik. Anladık ki, Damla hanımla başka bir ülkeye de rahatlıkla gidebiliriz, tarih de belirledik, kısmetse seneye Eylül.
Kızımızla beraber biz de büyüyoruz.. Ama hergün de şaşırmaya devam ediyoruz.
Bugünlerde Damla hanım konuşmayı öğrendikçe şaşırarak birşey öğrendim: Çocuklara konuşmayı biz öğreteceğiz, herşeyin ismini tek tek söyleyerek zannederdim. Meğer o herşeyi hafızaya almış ve söyleyebilmeye başladıkça tek tek çıkarıyor depodan. Yeri geldikçe kendi kendine ayakkabı, çiçek, balon, baykuş dedi dün mesela. Demek ki, biz ona kitap okurken, masal anlatırken, ya da çevrede birşeyleri gösterirken, ona anlamaz bu bebek demeden herşeyi düzgünce söyleyerek doğru bir şey yapıyoruz. Demek ki, bebeklerle bebek diliyle konuşmayın, onlar da birey ayrıca da herşeyi anlarlar diyenler doğru söylüyor.

29 Ağustos 2008

Damla hanım ve Atatürk

Bugün sahil yolu otobüsünde Ortaköy'de duvarlardaki Atatürk resimlerini görünce
Atatürk Atatürk diye bağıran
benim kızımdı.

27 Ağustos 2008

Damla hanım konuşuyor

Bi dakka
Ayak
Duş
Anne baba
Babaanne
Annanne
Ayda deyze ya da aydeyze (Ayça teyze)
Dede
Aydede
Ellll (el)
Mindiye (midye)
Deye (dere)
altı
Dokuz
Atakan
Eda aba
parka
bebek parka
bebiş
Ayşi
Bore (Bora)
Dıyydum (doydum)
Bitti
Gitti
gakgak (her türlü kanatlı)
mama
anim (amin)
toka
elma
ayıcık

25 Ağustos 2008

Hastalık durumunda Ferber yöntemi

Damla hanım çok hasta. Biz de onu nazlama eğilimindeyiz. Bundan suçluluk duymuyorum, bize, şefkatimize va yanında olmamıza ihtiyacı var. Sonuna kadar da olacağız.
Kendi kendine uyumayı artık bilen kuzum, artık ayakta sallanmak, pışpışlanmak, arabaya bindirilip gezdirilmek gibi yöntemlere ihtiyaç duymadan, kontrollü ve istemli olarak, gözlerini kapatarak uykuya geçebiliyor.
Ama hepimizin hasta olduğunda yaptığı gibi, annesini ve babasını yanında istiyor. Bunu ona çok göremem.
İki gündür, uyumayı, daha da doğrusu yatağına yatmayı reddediyor. Kucağımda ya da yanımda yatmayı istiyor. Dün gece onu kucağımda sarılıp tutarak ninni söylememi istedi. Bir süre sonra yatağına yatıp uyudu. Bu gece ise uykuya dalana kadar elini tutmamı istedi. Sonra da yanımda uyumak istedi. Onu kırmadım, kucağıma aldım, beraber odasındaki kanepede yattık. Kısa sürede uykuya daldı, yatağına koydum.
Annesinin kuzusu. İsteklerini o kadar açık ve net dile getiriyor ki, şaşırıyorum.
Yatağa yatmaktan korkuyor ya da çekiniyor sanırım, çünkü uykusu sık sık öksürüklerle bölünüyor. Hatta bazen o kadar çok öksürüyor ki kusuyor.
Hatta bak bunu nasıl daha önce düşünemedim, Allah korusun ya kusup aspire ederse.. Ben onu bizim yatağa alayım en iyisi yatarken.
Bu seyahat ve hastalıkta kuzum bizimle uyumaya alıştı. Olsun. Nasıl bir kere öğrendiyse tekrar öğrenir kendi kendine uyumayı. Benim enerjim var, artı babasının da var, öğretiriz. Yeter ki bize en çok ihtiyaç duyduğu günlerde yanında olduğumuzu hissetsin miniğim.

İnsanın bebeğinin hasta olması

İçin yanar. Erir.
Acı çekersin.
Hayatında, gerçekten ilk defa, bencillikten sıyrılırsın.
Başkasının acısını içinde hissedersin.
Gerçekten.
O ağladıkça sen gözyaşı dökersin.
O öksürdükçe sen kusarsın.
Dua edersin, belki ilk defa başkasının iyiliği için bu kadar içten.
Dürüst ol. Hiç kimseyi bu kadar sevdin mi hayatında?

Evden uzakta Ferber yöntemi


Minik kalbim kendi kendine uyumayı öğrendikten sonra ilk uzun süreli yolculuğumuzu gerçekleştirdik (dört gün).

Gerçi geçen haftasonu iki günlüğüne evden uzaktaydık ama orada bebek arabasında dışarıda uyuduğu için (bkz bir önceki posttaki resim) saymadım.

Bu kez, hazırlığımızı iyi yaptık, park yatağımızı ve uyku arkadaşlarımızı yanımıza aldık.

Ama hayat da bizim için hazırlık yapmıştı.

Damla hanımın hafif burun akıntısı şiddetli bir üst solunum yolu enfeksiyonuna çevirdi. Allah'tan yanımıza ilaç almıştık, orada Ceren abladan da takviye yaptık. Ama minik kalbim benim en kötü özelliklerimi aldığından, minik bir nezle bile, postnazal akıntıyla gece yatınca sabaha kadar süren öksürük nöbetleri armağan ediyor ona :(

Havalar çok sıcaktı. Daha doğrusu en sıcaktı. Son on yılın en sıcak gününde biz Adana'daydık! Gece uyurken klima çalıştırmak zorundaydık. Hatta hep.

Bu kadar da değil. Damla hanım iki azı dişini aynı anda bu haftasonu çıkardı. Toplam üç diş, üçü de aynı anda şiş!

Ben hala Ferber mi diyorum? Ne diyoruum :)

Gidiş ve dönüş uçağımız 22.30'da idi. Giderken Damla hanım alanda saatinde arabasında uyudu,

sevgilimin insan üstü çabaları ile de uyanmadan yatağı ile buluşarak sabahı buldu. Uçakta yanımızdaki 4 çocuklu ve hiçbirine sus demeyen genç anne sayesinde biraz zor oldu bu!

Evde gündüzleri klimayı açıp park yatağında yatırdık kızımızı. O neşeli, kalabalık ve oyunlarla dolu ortamda uyumak istemediğinden, mızıldandı epeyce. Genelde kanepede beraber uzandık, masal anlattım ona, uyumaya ikna ettiğim anda bir iki dakikada uyuyordu. Tüm mesele, uyuyup uyandığında bu eğlenceli ortamın onu bekliyor olacağına ikna etmek oldu.

Gece de aynı şekilde, uyku saatinde park yatağına yatırıp iyi geceler deyip çıktım. Uykuya dalışta sorun olmadı. Ama ikinci gece, kızım bir ya da iki saat boyunca acıyla ağladı (o ağladıkça evdeki herkes de). Azı dişlere küfrede küfrede, kızımla sarılıp güç bela uyuduk. İki diş aynı anda patladı, biz de patladık ama! Bu gece yanımızda yattı. Uykuya dalıp dalıp acıyla haykırarak uyanması içler acısıydı. Ben calpol vermiştim ama, herhalde yetmedi. Halası ibufen verdi, kuzum yarım saat içinde uyudu, sabaha kadar uyanmadı.

Sonraki gece rahattık. Son gece ise, sabaha kadar öksürük nöbetleri bırakmadı yakamızı. Hatta öksürmekten kustu kuzum. Sudafed ve bol bol peditus vermek zorunda kaldım, okyanus suyu yetmedi, dekonjestan burun damlası aldık, yastığını yükselttik ve sonunda beraber uyuduk.

Dönüş yolunda uyku saatinde uyudu ancak uçaktan inerken gece 12 gibi uyandı. Ağlamadı şükür. Eve kadar uyumadı tekrar. Aslında uykusunu aldığından tekrar uyumayacağından korktuk. Bir buçuk gibi eve gelince, herkese iyi geceler deyip yatırdık ama uyumadı, ağladı. Ben de kucağıma aldım, biraz sakinleştirdikten sonra uyuyana kadar yanında bekleyip elini tutacağımı, istediği an beni çağırmasını, hemen geleceğimi, korkmamasını anlattım. Yatağının yanına oturdum, elini tuttum. Hemen uyudu. Sabaha kadar uyanmadı. Şimdi öksürmeye başladı. :(

Benim bu yazıda anlatmak istediklerim:

1. Bir kez kendi kendine uyumayı öğrendikten sonra, öğle uykusu, seyahat vs çok da sorun değil. Bebekler de bizim kadar etkileniyor dış faktörlerden, nasıl biz başka yerde uyuyamazsak ancak o kadar.
2. Artık minik kalbime bebek demek haksızlık gibime geliyor. O bir birey çünkü. Her söyleneni anlıyor ve yanıtlıyor. (Seni yatağına koyayım mı? Başını iki yana sallıyor. Kucağımda sallamamı iser misin biraz? Tamam...)
3. Onunla ilgili kararları kendi veremese bile katılması gerektiğine inanıyorum. Yapabiliyor çünkü.

Seyahatten notlar:
1. Damla hanım pek yemek yemedi orada, umarım kilo vermemiştir (dişler ve nezle çok fena bastırdı aynı anda. Sıcak da cabası! Biz bile yiyemedik ki o sıcakta)
2. Ceren ablası ile çok iyi anlaştılar. Birlikte kitap okuyup oyunlar oynadılar.
3. Halası inanılmaz sabırlı ve sevecen biri. Ben de şanslıymışım ne yalan söyliyim görümcem o olduğu için.
4. Halası kızıma bugi bugi yapmayı öğretti, keşke video koyabilsem, herkes gülmekten ölse :)
5. Oyun grubunda bugi bugi, sar sar sar makarayı ve çal kapıyı çalışmaları yapalım, çok eğlenceli.
6. Geçen sene kimse beni bir daha Ağustos'ta memlekete getiremez demiştim, büyük konuşmamak lazımmış. Seneye kısmetse düğün olacak gene gidecek.
7. Keşke Gamze'den biraz cook olup hayata kıyıdan bakmayı öğrenebilsem bir gün.
8. TM yapmam gerek. Bu konuda da bir yazı dizisi hazırlarım belki.
9. Geldiğimde Tracy evde bekliyordu beni. Hoşgelmiş.
10. SOS Ana babalara yardım diye bi kitap okuyorum. Nereden bulup satın alabilirim acaba?

18 Ağustos 2008

Arkadaş olarak B seçeneği olmak

Bu hep olur. Müsaitken seni ararlar, sen müsaitken onlar olmaz hiç. İhtiyacın olunca değil, başka işleri olmayınca.. A seçeneği'nin işi varken, ya da başka yerdeyken, yokken yedek A seçeneği yaparlar seni, öyle gerçekmiş gibi hissettirirler, birden A gelince B olduğunu acı bir dersle hatırlatıverirler. İşinden de nefret edersin, çevrenden de.
Ben her seferinde de üzüldüm buna bugüne kadar, her seferinde dertlendim. Bir daha buna izin vermeyeceğim dedim. Yine de verdim. Bugün de verdim.
Buraya da bu sefer bir daha unutmayım diye yazıyorum. Kendi seçeneklerimi kendim belirleyeceğim bundan böyle. Bu da sondu.
Bundan sonra kendimin A seçeneği benim.

Damla hanım 17 aylıkken neler yapabiliyor


Damla hanım artık konuşmayı söküyor yavaş yavaş.. Duyduğu her sesi taklit ediyor. Anne baba babaanne bitti doydum aydadeyde (ayça teyze) abla çiş duş parka (bebek parka) aydede bebek kedi mama sürekli söylediği kelimeler. Ama hemen herşeyi taklit edip, tüm sesleri çıkarıyor, çıkarınca çok mutlu oluyor. Uyuyana dek bildiği kelimeleri sayıyor.
Yüzmeye bayılıyor, ellerini ayaklarını çırpıyor (kendime not: çabuk bezini atsın, hemen yüzmeye gitsin :)
Trafik polisi ne yapıyor deyince elini uzatıp "dur" diyor.
Hadi gözlerini kapat deyince sımsıkı yumuyor.
Tuvalete oturtunca çişşş diyor (ama icraat yok).

15 Ağustos 2008

Damla Hanım'ın dişi

İnsanın evladının acı çektiğini görmesi ne fenaymış... Demek bundandı, hep dua ederken, Allah kimseye evlat acısı vermesin demeleri.
Ben de diyordum ki, Damla'nın diş çıkardığını hiç hissetmedik diye.
Dün o yeni çıkan premolar dişin yerini görünce, şişmiş, kızarmış, bir kısmı kanamalı, bir kısmı patlamak üzere.. Ne fena oldum bu çok acır diye (ben değil miydim ağzım yara olduğunda günlerce söylenen)
Yavrum ilk defa, gece uyanıp, ağladı, ağladı... Bana sarılıp ağladı.. Babasına sarılıp ağladı.. Bardağının kenarını kemirip kemirip ağladı. İçim eridi, bitti.. Acıdan uyuyamıyordu. Tam dalacakken uyanıp tekrar ağladı. Allah'ım nasıl bir acıdır bu!
Koynumuza aldık, ona sarıldık, öpüp okşaya okşaya uyuttuk. Koklaya koklaya uyuttuk.
Ulan azı dişi, kızımın sana ihtiyacı olmasa ben bilirdim sana yapacağımı. Çıkacaksan çık artık!

9 Ağustos 2008

Önyargılara son - Muhterem adam Dr Ferber


Bu yazı dizisinin bu kadar kısa süreceği aklıma gelmemişti. Okuyanlar var ise, onları da hayal kırıklığına uğrattığı için kızım adına özür dilerim.
Dün gece babası ile de aynı şekilde aynı ritüel sonrası uyumuş yavrum. Bugün de akşam dışarıdan zar zor uyku saatinde yetiştik eve (arabada uyumaması için çaba harcadım). Dokuz kırkta eve vardık, gelir gelmez (banyo yapamadan) üstümüzü değişip, bir kitap okuyup, iyi geceler dileyip yattı kızım. Uyudu. Maşallah sana kızım.
Damla hanım bizi şaşırtarak, cuma ben yokken öğle uykusunu da kendi uyumuş - dediler, inanmadım. Bugün sağlamasını yaptım. İkna oldum.
Bugüne dek bize yaşattığın herşey için, tümü için sana teşekkürler ve varlığın için yaradana şükürler kızım.
Bu arada mühim not: Nesli adlı anne ve Asya adlı baba olan, çoook sevdiğimiz arkadaşlarımızın tam iki tane kızı oldu!! Bugün itibariyle Damla hanım ablaları ile de tanışmış bulunmaktalar. Çok ama çok tatlılar ve de çooook ufaklar :)
Başka bir not: Yeni yazı dizileri (istek olursa) bu adreste devam edebilir. Mesela, "muhterem insan Tracy, çiş maceraları.." şeklinde falan.
Öptüm öyleyse.

7 Ağustos 2008

Ferber Yöntemi 5. Gün

Bu Ferber ne muhterem adammış... hahahaha:)
Bugün, öğle uykumuzu erken uyuduk (uyumuşuz demeliydim :( ben yoktum ki).
Akşam yemeğimizi yedi buçukta yedik. Buraya not: Yemek saati öne çekilmeli, yaz zamanından dolayı bunu pek yapamadığımızı itiraf etmeliyim. Parktan döndüğümüzde zaten yediyi 20 geçiyordu. Yemeği geç yeyince süt içmemesi doğal.

Yemekten sonra anneannemize gezmeye gittik, 9'a kadar orada oynadık. Orada otururken, artık kalkıp eve gideceğimizi, uyku vaktinin geldiğini söyleyince Damla hanım mızıklanıp ağlamaya başladı. Sonra ona uykunun güzel birşey olduğunu anlattım. Sustu.

Eve geldik, banyo sonrası odamıza çekildik. Sütümüzün yarısını içtik, kitaplarımızı okuduk.
Ne zaman ki artık uykumuzun geldiğini, yatacağımızı söyledim, Damla hanım itiraz edip ağlamaya başladı. Ancak ona ayıcığın da çok uykusunun geldiğini, sabah uyandığında anne dediğinde annesinin yanına geleceğini, ona süt vereceğini, sonra anneannesinin de geleceğini ve onunla oyunlar oynayacağını, onu çok sevdiğimizi anlattım. Ağlamadan dinledi. Kendiliğinden oyuncaklarına iyi geceler demeye başladı (bu ufaklığından beri yaptığımız bir ritüel, yüzüne elini değdirip aşağıya doğru sürer - alnından çenesine). Artık ağlamıyordu ve uykuya hazırdı. Bana da iyi geceler dedi, öptü, yatağına yatırdım, kalkmadı, hatta kıpırdamadı, hatta üstünü örttüm, odadan kaçarcasına çıkmadım, tekrar yatağına eğilip bir daha öptüm, o da beni öptü, ayıcığına ve çilekli yastığına sarıldı, bana baybay dedi. Işığı kapattım, yavaşça odasından çıktım.

Hemen uyumadı (beş altı dakika yatağında döndüğünü duydum ama hiç sesini çıkarmadı, ağlamadı, söylenmedi, mıkırdanmadı). Beş altı dakika sonra uyumuştu.

Yarın ben nöbetteyken babası ile de aynı şekilde uyur ve cumartesi de benimle böyle uyursa, bu seri "Önyargılara son - Muhterem adam Dr Ferber" başlıklı bir postla son bulacak.
Maşallah.
EDIT 1: Damla hanim gece uyanmadi, şu anda hala uyuyor.
2: Minik kalbim seni çok seviyorum.

6 Ağustos 2008

Ferber Yöntemi 4. Gün

Bugün de uyku hazırlığımız fena sayılmazdı. Damla hanım 4'te gündüz uykusundan uyandı (bu biraz geçti gerçi), yediyi on geçe akşam yemeğini yedi. Saat sekiz buçuk gibi huysuzlanıp gözlerini oğuşturunca uykusunun geldiğini anladık. Aslında geç uyandığı için daha geç yatıracaktım ki, baktım uykusu geldi, banyoya girdik. Saat dokuza doğru giyindik, sütümüzün yarısını içtik yine (100 cc) (not: bugün de sabah uyanınca süt içti ama kahvaltı kontenjanına saydım, sorun etmedim).
Birkaç kitap okuduk. Baktım ki sürekli yeni bir kitap getiriyor, bir yandan da gözlerini oğuşturuyor, artık uyku saatimizin geldiğini söyledim. Hemen itiraz etti (numara ağlaması ile). Ben de uykunun güzel birşey olduğunu anlattım.
Sonra herkese ve oyuncaklarımıza iyi geceler dedik, dokuz otuzda onu yatağına koyup odasından çıktım.
Hiç ağlamadı. Ayağa kalkmadı. Yatağın kenarından çıkmaya çalışmadı. Sadece ilk yatırdığımda 30 saniye kadar itiraz etti (numara ağlaması). Hemen uyudu. On dakikalık ilk bekleme süresinin ortasında geldiğimizde, ne yapıyor acaba diye meraktan yanına gittiğimde uyumuştu.
EDIT: Bir: Damla hanım sabaha kadar uyanmadı (artık maşallah demem gerekiyor sanırım :) )
İki: Tuvalet adaptörümüz geldi, henüz üzerine oturup "çişşş" diyor. Çişin ne olduğunu ve nasıl isteyerek yapılabildiğini bilmediğini sanıyorum. Tracy'yi okuyana dek bu konuda girişimde bulunmayı düşünmüyorum. Sadece halıları toplayıp evde altını açabilirim önümüzdeki günlerde.

5 Ağustos 2008

Ferber'den alıntılar

Çevirmeye üşendiğimi belirtmek zorundayım.
1. The process of learning new sleep associations will not hurt your child. Allowing some crying while you help your child learn improve his sleep will never cause psychological damage.
2. You want to do what is best for him, and that should include helping him form good sleep patterns. If he wanted to play with a sharp knife, you would not give it to him no matter how hard he cried, and you would not feel guilty or worry about pyschological consequences. Poor sleep patterns are also harmful for your child and it is your job to correct them. Doing so is a sign of caring, not of selfishness.
3. Of course, if your child does not get enough love and attention overall, then he may well develop psychological problems. But if you consistently show your love and provide warmth and care, then a little extra crying for a week or so - no matter how upset or angry it sounds- will not hurt him in the least.

Bunlar benim seçtiğim bazı bölümlerdi. Daha sonra yine bazı bölümleri yazacak ve vaktim olursa bunları da Türkçeleştireceğim.

Ferber Yöntemi 3. Gün

Henüz gecenin erken saatleri olduğundan bu sadece bir ön bildiri, geceyi nasıl geçireceğimizi şu an sadece Allah biliyor. Ancak ben vaktim olduğundan şu saate kadar olan yorumlarımı yazayım dedim. Sabah ek yaparım.
Bu gece, uyku hazırlığımıza iyi çalıştık. Damla hanım bugün öğle uykusunu 11.40 gibi erken bir saatte uyuduğundan, zaten uykusu iyice gelmişti.
Akşam yemeğimizi yediyi on geçe yedik. Biraz oyun oynadık, bahçeye çıkıp elma toplayıp yedik. Saat dokuzda banyomuzu yaparak başbaşa odamıza (onun odasına) gittik. Uyku cd'mizi açıp, ışığımızı kıstık, üstümüzü giyinirken ona kitap okuyacağımızı, sonra da kendi kendine uyuyacağını anlattım.
Söylediğim herşeyi net olarak anlıyor, bunu artık biliyorum.
Ne zaman "çilekli yastığına sarılıp kendi kendine uyuyacaksın di mi annecim" desem, ki bunu sık sık tekrarladım, mızıldanıp ağlama moduna girdi. Hemen başka bir kitap getirip önüme koydu.
Yaklaşık 30 dk oyalandık. Yalnız, sütünü içmedi! Bu iki gündür böyle, ya süt soğuk diye, ya da aç olmadığından içmiyor, ben de sabaha karşı içiriyordum. Ama bunu da değiştirmeli aslında. Yarın süt içirebilme konusunu bir bilene sorayım.
Sonra baktım ki uykuyu hissetti ve geciktirmek için kitapları önüme sürüyor, Ferber'in "taviz yok, sınırlar net olmalı" cümlesi kulağıma geldi. Damla hanımı kucağıma alıp masasına oturttum ve "annecim şimdi uyuyacaksın, yarın uyanınca oyun grubu var, arkadaşlarınla buluşacaksın, Kerem, Erin, Aslan, belki Marci de gelecek, oyuncak müzesine gideceksiniz. Şimdi güzel güzel uyu çilekli yastığında" dedim. Bu esnada beni net olarak anladığını hissettim, ama mızıldanmaya devam ediyordu.
Oyuncaklarına ve odadaki herkese (her zaman olduğu gibi, rutinimizde var bu) iyi geceler diledik. Başta reddetti, ama sonra iyi geceler diledi oyuncaklarına (bu onun uykuyu kabullendiğini hissettirdi bana). Hala mızıldanırken ve itiraz ağlaması yaparken onu öpüp yatağına yatırdım.
Şiddetli bir yaygara bekleyerek, iyi geceler diledim ve odadan çıktım.
Damla ağlamadı.
Uyudu.
Bir dakika içinde hiç ağlamadan.
Bir itiraz ağlaması başlangıcı hariç.
Bunun da dün gibi bir istisna olabileceğini düşünüyorum. Ama secret yapıyorum. Bence olacak bu iş.
Ek: Damla hanım gece uyanmadı. Şu anda uyuyor. Dün sabah da mutlu uyanmıştı bu arada.

Ferber Yöntemi 2. gün

Bugün çok sancılı geçti. Nedeni, malesef, günlük düzenimizi bozacak bazı şeyler olması.
Şöyle ki, Damla hanım öğleden sonra eve dönerken 6 buçuk - yedi arası yolda uyumuş. (Hata bir, geç nap ve fazladan 2. nap). Yedide eve gelir gelmez uyandı ama tam uykusunu alamadığı için sersemledi. Yedide geldiği için yemek yemesi sekizi buldu (2. hata, geç akşam yemeği). Sonra biz bir sebepten bir alışveriş merkezine gitmek zorundaydık. Orada iyice sersemledi, huysuzlandı, ağladı. Hatta saat dokuz buçuk on gibi eve dönene dek ağladı.
Geç dönünce banyomuzu yapamadık (üçüncü hata). Karnı acıkmadığından sütünün hepsini içmedi (dördüncü hata).
Normalde bu şartlarda zaten uyumaz, sallanırken de ağlardı ve bu gibi geceler bebek arabasında yürüyüşle sonlanırdı. Ama başa dönüş yaşamamak için Ferber'e devam ettim.
Odamıza çekildiğimizde mızır mızır ağlanıyordu. Masalımızı dinlemedi, sakinleşmedi, baba baba diye ağladı. Babasıyla da oynamadı. Onla da ağladı.
Burada emin olamadığım nokta, benim onu uyutacağımı anladığı için mi baba diye ağlaması, ama zaten ağlamaya ve huysuzluğa Capitol'de iken başlamıştı. Bu nedenle benimle ve uykuyla tek gecede böyle bir ilişki kurması olası mı bilmiyorum. Odasından çıkıp dolaşmamıza rağmen susmadı.
Onu sakinleştiremeyince, uykuya geçmekten başka çare bulamadım.
Bu seferki bekleyiş süreleri benim için çok sancılı oldu. Çünkü kızımın huysuzluğunun nedenini anlayamadım ve çözemedim. 5, 7, 12, 12 dakika beklemeliydim. Aralarda yanında gittiğimde de sakinleşmedi. Üçüncü bekleme süresinde uyumuştu ama hala içini çekiyordu. Babası yatağında onu düzeltip üstünü örterken uyanmadı.
Gece hiç uyanmadı. Sabah beş buçukta mıkırdandı, kucağıma alıp sütünün gerikalanını içirdim. Yatağına koyup üstünü örttüm. Biraz biberonu ile oynadı, elinden aldım odasından çıktım.
Sonra uyudu. Hala uyuyor.

Not: Dün sabah çok mutlu uyanması (bugün şu anda hala uyuyor) ve iki gecedir hiç uyanmaması doğru yolda olduğumu düşündürüyor.
Belirtmeliyim ki, oldukça zor. Ama sonsuza kadar ağlamayacağına, bunun en çok bir hafta süreceğine güveniyorum. Cuma günü nöbetçiyim, o güne kadar olmazsa pes edebilirim.
Bugün doğru uyku rutinimize geri dönerek devam etmeyi umuyorum.

4 Ağustos 2008

Ferber Yöntemi ile ilgili düşüncelerim

Daha önce bu kitaba sahip olmadan ve okumadan önce, hep bloglarda birbiriyle tartışan insanları okurdum.. Ağlatarak uyutmaya karşıyım, cani olmamak gerek, vs.. Bu yöntemi anlamaya çalışırken, baktım ki bu yorumları yapanlar, bu tartışmalara girenlerin hiçbiri Dr Ferber'i okumamış ve yöntemi bilmeden, tanımadan, anlamadan "ağlama yöntemi" diye adlandırıp, diğer anneleri suçlayan, öğüt veren kişiler.
Yola başından doğru çıkabilmek adına, önce kitabı getirttim Amerika'dan. Adam Boston'da dünyanın en büyük uyku laboratuvarının başında, psikologlar, doktorlar, annelerle yıllardır çalışıyor ve bu konuda dünyanın en yetkin kişisi.
Kitabı okudum. Yöntemi anladım. Kafamdaki soru işaretlerine cevap buldum. Aklım erdi, içime sindi. Kafama yattı. Burada anahtar ağlamak değil – ve dün anladım ki- bunlar yardım çağrısı değil. Biz de alışkın olmadığımız bir şeye alışana kadar mızıldanırız. Herhangi bir şey uğruna herhangi bir şeyi feda etmiyorum. Kızım korktuğu, zor durumda olduğu, mutsuz olduğu halde onu yalnızlığa terketmiyorum. Sadece yeni bir şeyi *kendi kendine uyumayı* öğrenmeye çalışıyor ve zamana ihtiyacı var. Bu arada ağlamaktan başka kendini ifade etme yöntemi olmadığı için ağlıyor.
Kendimi savunacak değilim, savunulacak birşey, bir hata yaptığımı düşünmüyorum. Herkesin doğrusu yanlışı kendine ayrıca.
Dün öğlen kızımı ayağımda sallayarak uyutmaya çalışırken, o kadar o kadar çok ağladı ki, serseme döndük ikimiz de. Burada bir yanlış vardı. Ayaklarıyla beni itiyor, inmeye çalışıyor, tepiniyordu.
Uyumayı bilmiyordu.
Öğrenmesi için, aylar süren araştırmalarım ve okuduğum kitaplar sonucu en bilimsel bulduğum, en aklıma yatan yöntem bu.
Ayrıca, kızımı o kadar seviyorum ki, ona sarılınca öpüp koklayınca gözlerim dolar. İki hafta uzaktaydı, hayatımın en zor iki haftasını yaşadım. Öte yandan, kızımın (çok şükür) kırk günlükten bu yana oldukça iyi bir uyku düzeni oldu. Geceleri –hep kendi odasında- uyudu. İlk altı ay bizim odamızda yattı, altı ay bir günlükken kendi karyolasında uyumaya başladı. Emzirmek için ben odasına gidiyordum. Zaten birkaç kez heves edip, koyun koyuna uyumaya çalıştım, alışkın olmadığından uyumadı.
Bütün bunlar kızımı sevmediğim anlamına gelmez. Ona kavuşmak için, kavuşabilene kadar döktüğüm gözyaşlarının daha fazlasını, hergün ona sahip olduğum için şükrederken döküyorum ben.
Bunu da kimse sorgulayamaz.
Bitti.
NOT: Merak eden, bunun nasıl bir yöntem olduğunu öğrenmek isteyenler varsa, http://www.amazon.com/Solve-Your-Childs-Sleep-Problems/dp/0743201639/ref=pd_bbs_sr_1?ie=UTF8&s=books&qid=1217865234&sr=8-1 ya da ben işim bitince ödünç verebilirim.

Ferber Yöntemi 1. Gün

"Solve your child's sleep problems" adlı kitabı Amazon'dan alalı 6 ay falan oldu ama ben ancak bu konuya eğilebildim. Tatil bitti, Damla hanım eve döndü, benim 5 gece üstüste nöbetim yok (bu sürenin yetmesini umuyorum) ve nihayet biz kendi kendimize uyuma eğitimine başladık kızımla.
Önce şunu belirteyim, eşimden destek göremiyorum çünkü Damla hanımın ağlamasını istemiyormuş. Benim 6 ay önce başlayan denemelerimin 1 günde bitmesinin nedeni buydu. Ama bu kez çok kararlıyım zira 16 aylık olduk ve hala kendi kendimize uyumayı bilmiyoruz. Ben kızımı uyutamıyorum, çünkü uyku ile ilişkiyi babasının ayağında sallanma şeklinde oluşturdu ve ben de bundan çok mutsuz oluyorum.
Burada denemelerimizi ve olanları günü gününe paylaşacağım.
İlk gün, banyomuzu yaptık, masalımızı okuduk, biraz oynadık. Tüm bunlar esnasında ışık kapalı ve uyku cd'miz açıktı (6 aydır bu aşamalar rutin halinde zaten). Ardından oyuncaklarımız iyi geceler diledik ve onu yatırarak odadan çıktım.
İlk birkaç dakika ağlamadı, oynadı, sonra mıkırdandı. Yaklaşık 6-7 dk sonra yaygara koptu. Bu arada 3 dk beklemem gerekiyordu. 3 dk sonra yanına gittim kucağıma aldım (almamalıydım). Uykumuz geldiğini, uyuyacağımızı anlattım, Tekrar yatırdım. Ben çıkarken tekrar yaygara kopardı. 5 dk bekledim, yanına gittim. Kucağıma almadım, sırtını okşadım, sarıldım. Bu arada yatmıyordu (benim de korktuğum buydu, bu yöntem ayakta durabilen çocukta olmaz çünkü yatmaz sanıyordum) yatağının kenarına abanıp (kapıya en yakın köşede) bağırarak gelip onu almamızı bekliyordu. Bu kez bekleme süresi 10 dk idi. Bu esnada sevgilim kızdı bana ve yattı. Kuzen ise destek olarak kızımın yanına gitmeme engel oldu (böyle bir destek iyi geldi). Onun aslında bizi denediğini, uykudan gözleri kapandığını fakat bizim sınırlarımızı denemek için bağırdığını ve az sonra uyuyacağını hatırlattı bana sürekli. Bense, uyumayıp sabaha kadar bağıracağından emindim. Sanırım pes etme ve kırılma noktası burası. Kuzen bu noktada onu almama engel oldu, boşuna mı bağırttın, dayan biraz uyumak üzere, şimdi alırsan tekrar denemene bile gerek yok, artık uyumaz dedi. Bu arada Damla hanım biraz susup yattı, 10 dk dolduğunda tam uyumuştu ki dışarıdan bir gürültü gelince tekrar ağlamaya başladı.
Yanına gittim, konuşup sırtını okşadım, yanından çıktım. İkinci 10 dakikalık bekleme süresinin ortasında uyumuştu.
10 dk sonra yanına gittim, pozisyonunu düzelttim, üstünü örttüm. Sabaha kadar hiç uyanmadı.
Sabah erken bir kez mıkırdandı. Yanına gitmedim. Sonra gidip üstünü örttüm, uyanmadı.
İlk gün böyle oldu.

Bu arada tuvaler adaptörü alacak ve Tracy'nin tuvalet konusuna da eğileceğim galiba.

3 Ağustos 2008

1 Ağustos 2008

Kafamdan neler geçiyor şu anda

Yüzümün sol tarafı uyuşuk. Sol alt iki sol üst iki aynı gün toplam 4 (dört) dolgu yaptırdım. Genel toplam: 18 (onsekiz). Dişçim tuhaf bir adam. Çok konuşur. Kocan seni hala terketmedi mi falan der, bugün de bu kilolarla nasıl bakıyor bu adam sana dedi. Saçları uzun. Mavi gözlü. Turuncu terlikleri var.
Dişçimi sevmeye çalışıyorum olmuyor.
Bu arada, kadın doğumcusunu sevebilen var mı?
Bak bu iyi aklıma geldi. Yahu insanın kadın doğum doktorunu sevebilmesi mümkün değildir ki! Nasıl sevsin. Ne fena.

Burun deliklerim bile uyuşuk. Uykum var ayrıca. Dün nöbetçiydim yarın da nöbetçiyim. Yarın minik kalbim gelecek inşallah ama ben işte olacağımdan yine hemen göremeyeceğim onu.

Yarın Berlin'den kuzenler gelecek. Umarım ki sipariş verdiğim kukla evi ile birlikte :) (http://www.toysrus.co.uk/Product.aspx/truhome/trutoys/trutoysdolls/trutoysdollswooden/137855 gibi birşey ama bu kadar büyük değil). Bunu bebeğim değil de kendim için istemiş olduğumdan şüpheleniyorum.

Puzzle yapıyorum, bitmedi ama. Daha üç tane daha var.
Minik kalbimi çok özledim.
Çok acıktım. Ama bir saat daha bişey yememem gerek.

İki haftadır oyun grubu toplantılarına gidemiyoruz, minik tatilde, ne yalan söyliyim özledim. Kızlar, özledim sizi (eminim Damla hanım da arkadaşlarını özlemiştir).

Annemin mutfağı hala bitmedi. Pişman oldum bu ustayı seçtiğime. Bin pişman. Şu anda da güya gelecekler de üç kere yanlış olup geri giden kapakları getirecekler. Üç ay oldu. Ödemeye de üç ay sonra başlayalım.

Kafam ne kadar karışık, aynı anda kırk tilki. Kuyrukları birbirine karıştı.