Kişisel gelişim yolculuğu lafı pek hoşuma gidiyor. Çok moda entel dantel bişey. Benim de var ya, o bakımdan.
Benim de bi kişisel gelişim yolculuğum var, evet. Yıllardır üzerinde çalıştığım bir yol bu. Uzun taşlı dikenli. Çocuklarımın annesi eşimin karısı hastalarımın doktoru annemin kızı kardeşlerşmin ablası olan ben dışında bir de "ben" var ya, işte onun yolculuğu.
Kitaplar okuyorum. Kurslara katılıyorum (havalı adıyla "workshop"lara). Eğitimler alıyorum, bazen online bazen yüz yüze. Geliştirmeye çalışıyorum kendimi.
Bazen sanki aynı çemberin üzerinde dönüp dolaşıyormuşum gibi geliyor işin doğrusu. Sanki, ne kadar yürürsem yürüyeyim, ne kadar gelişirsem gelişeyim, hiç bir yere varmıyorum. Kendimi pek bi beğenmiyorum, şimdi tekrar başlasam geldim kaç yaşıma, benden bi cacık olmaz diyorum. Bir ümitsizlik yani, kaplıyor içimi.
Bazen de o kadar gelişmiş hissediyorum ki kendimi, inanamıyorum. (Ha, hatırlatın da bir gün de şu sen geliştiğinde çevrendekilerden nasıl ayrıştığını ve artık yeni yolunda yeni yoldaşlara nasıl ihtiyaç duyduğunu anlatayım..) Mesela birisiyle konuşurken, söylediğini, söylemediğini, söylemek istediğini nasıl söyleyemediğini ve aslında ne kastettiğini ayrı ayrı anlayınca, vay diyorum, nasıl da gelişmişim ben. Nasıl ilerlemişim.
Bağlayamadım söylemek istediklerimi. İnsanın dış görünüşü bile hissettiğine bağlı. Araya da şunu koyayım bari.. Ben hep derdim ki, lisede kendimi hiç beğenmezdim, çok çirkindim. Şimdi kendimi her zamankinden daha güzel hissediyorum. Kızım lise fotoğraflarımı bulmuş ve "anne sen lisede de çok güzelmişsin" deyince şu bence çok anlamlı cevabı verdim, "güzellik içinden gelir. Ben kendimi şimdi güzel hissediyorum". Nasıl oluyor hakkaten bilmiyorum ama insanın içindeki aynen dışına yansıyor. Güzellik de, huzur da, huzursuzluk da, dinginlik de, coşku da. Işık da.
Tekrar başa dönüp demek istediğim yere geleyim artık. Kişisel gelişim yolunda hep karşıma çıkan en büyük engellerimden birisi (engellerim diyorum da, bu kendi yarattığım bir engel aslında), mükemmel olma isteği. Benim için bu bir istek değil bir zorunluluk. Mükemmelliyetçilik diye de bir adı var. Neresi kötü demeyin, öyle kötü ki, pek çok şeyi yapmasına engel oluyor insanın. Mükemmel olmayacaksa hiç yapmamak daha mantıklı geliyor. Biraz kavramını yitiriyor ve kalıyorsun. Durakalıyorsun. E mükemmel olmak zorunda değil, biraz yap, yapabildiğin kadar yap, olduğu kadar yap, elinden geldiği kadar yap. Keşke kalbime anlatabilse(m)(ydim).
Anca anca içime sindirip, dört anlaşmanın bir tanesini özümsedikçe diyebildiğim şekliyle, yavaş yavaş vazgeçiyorum değil de, azaltıyorum bu mükemmel olma hırsımı;
Elimden gelenin en iyisini yaparak.
İşin bütün sırrı bu bence. Bazen mükemmel olmasa da olur. Sen elinden gelenin en iyisini yap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder