Buyrun, ben

Buyrun, ben

30 Eylül 2012

Zil, şal ve gül.

Bir zili vardı, sesi çıkmadığından, bizi çağırmak istediğinde çalardı, çıngır mıngır koşardık. İyi ki almıştım o zili.
Bir büfem vardı salonda, çok seve beğene almıştım, baş köşelere koymuştum, zil de onun içinde başköşede dururdu. Artık ihtiyacımız kalmamıştı ne de olsa.
Artık sesi vardı, nefesi de vardı.
Artık büfem yoktu, evime sığmamıştı, bir depoda çürüyordu.
Ama onun nefesi, sesi bizi hayata bağlıyordu. İyi ki vardı.
Ve artık bambaşka birisiydi, artık bizim yaşama sevincimizdi.
Arada aklımıza geliveren zor günler geçivermişti, bak. Hepsi bitmişti şükür.
Hele o deliryum, yoğunbakım sendromu, bir muzlu puding yedirmeye çalışıyorum diye benden nefret edişi, saklanışı. Gözlerini kocaman açışı, bizi korkutuşu. Hepsi gelip geçiciymiş. Bak, gelip geçti.

Hiç yorum yok: