Buyrun, ben

Buyrun, ben

8 Eylül 2012

Bakıcısız olmanın dayanılmaz hafifliği

Yıllardır ilk defa bakıcımız yok.
Oh be söyledim gene bi daha hafifledim.
Bakıcı diye gelen kişiler -nedense- bir süre sonra asli görevlerinin çocuklarımla ilgilenmek olduğunu unutup, ev işlerine ya da istirahate kendilerini vermekteydi. Bunu farketmem üç sene aldı aşağı yukarı. Belki de ben ev işlerine hiç katılmadığımdan.. yemek yapmadığımdan, bulaşık yıkamadığımdan, ütüden nefret ettiğimden.
En son bir yıldır bizimle yaşayan sevdiğimiz ablamız, şimdi buraya yazamayacağım nedenlerden gitmenin yolunu çizmeye başlayınca, dedim ki, "hemen git".
Bir ilham geldi bana ve dedim bunu. Kocam daha gelmemiş, ben buralarda tek başıma ne yaparım, çocuklarla ev işleriyle falan nasıl başederim falan demeyi bir anda bırakıp, yüzüne bakıp, "git" dedim.
Bir tek annem olsun bana bişey olmaz (bu kadar cesur bir karar vermemin arkasında annemin bir ay bizde kalmayı vaadetmesi ve halinden pek de şikayetçi görünmemesi olduğunu itiraf edecek değilim).
Anne.
Şimdi ev işlerine yardım eder mi, çocuklarımı servisten karşılayıp ben gelene kadar bir saat idare eder mi (bakınız bakar mı demiyorum, artık bakıcı tutmayacağım çünkü) diye görüşmeyi planladığım birisi var. O da olmazsa başkasını bulurum. Ev işlerine kadın mı yok? Vasıflı olması gerekmez ki, bakıcı değil.
Oh be ne rahat, ne hafif.
Çocuklarıma kendim bakacağım artık. Oh. Ne hafif.
Evimin işini de yaparım gerekirse.
Oh.
Kimsenin kahrını çekemeyeceğim.
Zaten şu an yanımda kıvrılıp duran ve "Anne, dinle şimdi, van tu tyi foy fayf" diyen serseriye siz de olsanız bayıla bayıla bakardınız.
Oh, ne hafif bir yazı oldu.