Öyle miydi, böyle miydi, hazır mıydı, değil miydi derken mintacık bebeğim okula başladı. Daha kucağıma sığıyor o benim, ne işi var onun yüzlerce dev (!) çocukla dolu kocaman okulda?
Durum tastamam bu. Çocuğum okula hazır bence ama ben onun okullu olmasına hazır değilim. Hem sabah törene katılmasına gidip bakmayacak ya da okulun ilk günü onu okula kendim bırakmayacak, servise bindirecek kadar umursamazım, bir yandan da okul eteğinin bedeni gelmişse gidip alayım diye okula gidince, sırtının sırılsıklam terli olduğunu görüp bu çocuk daha bebek, kim değiştirecek bunun ıslak tişörtünü diye homurdanıp olay çıkaracak kadar arızayım.
Ben bence daha veli olmaya hazır değilim. Oğlak yanım kabarıyor, oldu bittiye geldi ya, plansız programsız oldu ya, aniden hazırlıksız yakalandık ya, alışmaya çalışırken geçen sürecin tadını çıkaramıyorum. Her an aksayan şeylerden biri beni sorumlu tutacakmış, belki suçlayacakmış gibi gardımı alıyorum. "Amaan nolacak terlediyse, sanki ben 5,5 yaşında ilkokul birdeyken annem mi gelip sırtımı değiştiriyordu, ne oldu yani, üstelik ben devlet okulundaydım ve siyah önlük giyerdim" deyiveremiyorum. Yeterince yedek tişört, etek, ayakkabı aldım mı acaba diye dönenirken, kendimin o yaştayken sadece 1 önlüğümün ve okul ayakkabımın olduğunu unutmuş gibiyim.
Kızım okula hazır bence, değilse de hızla hazırlanıyor.
Yol bile katettik, haftasonu yeni yaşam biçimimize alışmaya çalıştık kızımla. Adı, çocuk hızında yaşamak. Aslında yeterli vakit verildiğinde birçok şeyi yapabildiğini, tuvalete gidip temizlenebildiğini, yemek yiyebildiğini, yatağını toplayabildiğini, yani hayatını idame ettirebildiğini farkettiğimde buna karar verdim. Kızıma da bildirdim: Artık çocuk hızında yaşayacaktık.
İlk başta anlayabildiğini ya da algılayabildiğini sanmadım. Aslında zaten, bu benim eğitim sürecimdi (Etkili Ana Baba Eğitimi kitabından öğrendiklerimden birisi, ayrı bir yazının konusu). Çocuklarımızdan birçok şeyi yetişkin hızında beklediğimizde yapamıyorlar, hadi hadi hadi diyerek onları geriyoruz ve arızaya bağlıyorlar. Bu sefer de onların yavaşlığı bizim kabul edilebilir davranış çerçevemizin dışında kaldığından biz tolere edemiyoruz.
Kızım meğer pek güzel anlamış. Haftasonu ona ne zaman "hadi kızım, acele et kızım" desem, "anne hani benim hızımda yaşayacaktık?" diye beni uyardı. Her seferinde ona beni uyardığı için teşekkür edip, buna alışmamın biraz vakit alacağını söyledim, beni uyarmaya bıkmadan usanmadan devam etmesini rica ettim. Çocuk hızı... Çocuklu hayatın bu sırrını beş buçuk sene boyunca nasıl olup da keşfedememiş olduğuma şaşırıyorum şimdi.
Onlar büyümüyorlar sadece, biz de büyüyüp öğreniyoruz. Gelişiyoruz. Olgunlaşıyoruz - evet 35 yaşından sonra bile.
Herşey çok güzel olacak, biliyorum. Kötü gitmesi için hiç neden yok.
Bugünkü yazımı hayatımda tüm zamanlarda en çok sevdiğim, daha doğrusu en akıllıca yazıldığını ve hep bir insan evladının nasıl olup da bu kadar güzel uyumlu şarkı sözü yazabildiğini düşündüğüm bir şarkının sözleriyle tamamlıyorum:
Daha dün annemizin kollarında yaşarken
Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken
Şimdi okullu olduk
Sınıfları doldurduk
Sevinçliyiz hepimiz
Yaşasın okulumuz.
1 yorum:
Tekrar merhaba;her seferinde birkac yil once gatada kizimin 2 gunu gectigi halde atesi dusmeyip doktorun periferik yayma yapip bi bakalim dedigi benimde dunyamin kafama gectigi o anne diye hatirlatiyorum ya sana,seni gorup bi tanidik gormus kadar sevindigim bisi olmaz dimi diye onaylamani istedigim gunden bu yana eylulun annesi ebru olarak terki diyar eyleyip 10 yillik istanbul sayfasini kapattigimizi bizimde yeni bi sehre yelken acip tay tay durmaya calistigimizi paylasmak istedim,takipteyim,bende ayni sen gibi vesveselerden acaba yalniş mi yapiyorumlardan kuantumla kurtulmaya calisan iyiyi cagirmak icimdeki gamli baykusu kacirmaya calisan bi annayim iste,o yuzden seni okumakta bana iyi geliyor;))
Yorum Gönder