Hava karanlık, hep karanlık, yağmuru seviyorum ama aydınlık olursa hava.
Melanin mi melatonin mi yoksa serotonin mi neyse, unuttum şimdi, o hormonumuz azalıyormuş karanlıkta, o da mutluluk verirmiş. Belki bundandır.
Bir de tam tersi, melanin mi melatonin mi neyse, bu da karanlıkta salgılanırmış, bu nedenle aydınlıkta uyumamak gerekirmiş, gece çalışıp gündüz uyuyanların bu hormonun hapını içmesi gerekirmiş, hosteslerde falan meme kanseri daha sıkmış çünkü bu hormon kanserden de korurmuş bizi. Ben de gece çalışıyorum ama gündüz de çalışıyorum neyse ki. Uyumuyorum nöbetten eve gelip de ışıkta. Hatta ertesi gece olana kadar da uyuyamıyorum. Bu da züğürt tesellisi işte.
Bu hormonlar ne tuhaf. Hem mutluluk verir, biri de kanserden korur, hem de hapı var. Doktor olmasam ne kadar şaşkınlıkla karşılardım bu tuhaf dengeleri.
Gerçi on yıldır artık insan vücuduna şaşırmamayı öğrendim.
Beyinden çıkan her sinir için kafatasında bir delik var mesela. Ne tuhaf kimse kimsenin deliğinden çıkmıyor. Bunu ilk öğrendiğimde mucize bu işte demiştim. Evet bence ta kendisi. En büyük delikten de omurilik çıkıyor, foramen magnumdu galiba, bunu da sınavda sormuşlardı da bilmiştim. Herkes bunu bilir de, marifet o küçük küçük bir sürü deliğin ismini bilmek. Ama olsun ismini bilmesek de varlar ve (bence hala da) mucizeler.
Bu yaptığıma klank çağrışım deniyor tıpta, alakasız şeyleri hatırlamak yani. Bir tür akıl hastalığında (delilik yani) oluyor. Ne tuhaf şeyler hatırlıyorum akşam akşam.
Ben varım huhu, anne ve eş dışında bir de ben varım bu bedende, kişi, doktor ama aslında bir kadın, düngittimsaçlarımıkırmızıyaboyattım, hedef kitle beğendi, hem de birkaç kere dedi. Bir de (aslında yazmak istemiyordum ama yazıcam, takdire ihtiyacım var) ben nerdeyse iki aydır yüzmeye gidiyorum. Galatasaray'ın havuzuna. Düzenli. Kendim için bişiy yapıyorum aloo.
Klank. İyi geceler.