Buyrun, ben

Buyrun, ben

15 Aralık 2023

Sürdürülebilir yaşam gerçek mi ve mümkün mü?

Sürdürülebilir bir yaşam ne demek? Önce ona bir bakmak lazım. Rutinlerinizin olduğu ve bunları devam ettirebildiğiniz (ki öyle olunca rutin oluyor adı zaten) bir yaşam tarzı sürdürülebilir bana göre.

Misal sabahları yürüyüşe çıkmak.. Her gün köpeğimi yürütmek. Misal blog yazmak. (bu vesileyle eğer varsa takipçilerimden özür diliyorum, günlerce fırsatım olmuyor yazmaya bazen). Her sabah uyanıp kahve içerek güne başlamak. Oldukça kolay görünen rutinler değil mi? Üstelik insan rutinlerini arar, özler. Beden ve beyin rutin içerisinde yaşamak ister. Bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek.

Tabii rutinin kötü yanları da kanıtlanmış. Rutin beyni yaşlandırıyormuş. Hep aynı şeyleri yaptığında, aynı yollardan gittiğinde, yeni bilgiler öğrenip beyninde yeni sinaptik bağlantılar kurmadığında beyin hücreleri yaşlanıyor ve belli bir yaştan sonra bunama kolaylaşıyormuş. Bu da rutinin tehlikeli yanı.

Gelelim bana. Ben yükseleni başak olan –ki artık daha çok başağa dönüyorum- bir oğlak olarak rutinlerimi saplantılı derecede isteyen arayan birisiyim, ya da öyleydim. Kendimi eğitmeye çalışıyorum, en azından yapmam gereken –bakın yapmak istediğim değil yapmam gereken, sanırsın kural- şeyleri yapamayınca agresifleşiyorum.

Misal: sabah meditasyon yapmak isterken köpeğimi çişe çıkartmam gerek. Tam eve gelip kahvemi alıp ayaklarımı uzatacağım çocuklardan biri arayıp plan değişti beni okuldan alabilir misin dedi. Tam birşey yapacakken başka bişey çıktı. İşte bu hiç bana göre değil. Plan değişiklikleri beni (neden!) sinirlendiriyor..

Yavaştan alışmaya çalışıyorum, mesela bu hafta bir sabah belki 20 yıldır ilk kez kahve içmeden evden çıktım. Sabah altı uçağına bile elimde kahveyle giden ben, kahve içmeden güne başladım. Ve bilin bakalım ne olmadı: Ölmedim.

Aslında biliyorum bir yandan da beni rutinlerimden koparan şey ve sorumluluklarım. Dahası sorumluluklarımı da seviyorum ben! İşte çözemediğim bu yaman çelişki bana fibromiyalji atakları ve sırt ağrısı krizleri olarak geliyor. Bir yandan hayatımın benim olduğu günleri özlüyorum; diğer yandan bir kaç saat görmeyince çocuklarımı ve evcillerimi de özlüyorum. Bir süre işe gitmediysem işi özlüyorum. Evde yapmam gerekenleri özlüyorum. Seneye çocuklar gidince (nasipse biri üniversiteye biri öğrenci değişimle yurt dışına) evde kukumav kuşu gibi ne yapacağımı düşünüyorum.

 


Lafın özeti: Sürdürülebilir bir yaşam iki çocukla mümkün değil. Ama iki çocukluı olmak aşırı iyi bişiy. Alın bu bilgiyle ne yaparsanız yapın J

 


Hiç yorum yok: