Bilmem, belki mümkündür :)
Bendeniz, Alzheimer olmaktan korkan bir kişi olarak araştırmalar okumalar yaparken, beyinde yeni sinaptik bağlar kurmanın bunamama için en önemli şey olduğunu öğrendim. Yeni bağlar için de yeni bilgiler gerekiyormuş.
Yeni bilgi derken, yepyeni bilgileri kastediyor. Yani daha önce hiç yapmadığın, hiç bilmediğin, hiç fikrin olmayan konular öğrenmen gerekliymiş. En iyi örnek olarak da yeni bir yabancı dil öğrenmeyi söylüyor kaynaklar. Ama biraz bildiğin İngilizceyi geliştirmek gibi değil. Daha önce hiç duymadığın bir dil olmalıymış.
Benim bebeler de tam o sırada İspanyolca öğrenmeye başlıyordu. Madem öyle, ben de Ya Allah deyip sıvadım kolları! Ve İspanyolca öğrenme maceram da yaklaşık 40 yaşımda başlamış oldu...
Bir kere aşırı eğlendim öğrenirken. Ha söylemeyi unuttum, evet öğrendim! Hem de baya konuşacak, film izleyecek (tabii alt yazılı) kadar.... Özel derslerle ilerledim, ama çok da çalıştım. Netflix'te bol bol dizi var basit İspanyolca içeren. Onları izledim. Çocukların ödevlerine yardım ettim. Ama bir yerde tıkandım, pratik yapacak kimseyi bulamadım. İspanyolca konuşan kimse yoktu çevremde - bence en önemlisi de o!! Haftada bir saat hocayla konuşmakla olmuyor ve atalarımız bir kez daha doğruyu söylemiş: Dil dile değmeden dil öğrenilmiyor.
Çözüm üretici kişiliğim devreye girip ona da çözüm buldu: İnternetten Workaway.info sitesine kaydoldum. Benimle sürekli İspanyolca konuşması karşılığında gezginlere konaklama sağlayan bir teklif yaptım. İlk konuğum bir ay diye gelip pandemi nedeniyle Venezula kapısını kapayınca bizde 3 ay mahsur kalan güzel Stephania idi. Sonraki yaz ise, şiveyle değil gerçek saf İspanyolca konuşan ve işini de çok ciddiye alan İspanyol öğretmen Rebecca idi. Sabahın yedisinde uyanıyor, ben işe gitmeden yarım saat benimle sohbet ediyor, gün içinde bolca İspanyolca mesaj atıyor ve akşam da uzun sohbet ediyordu. Sanırım en çok bu pratiğin yararı oldu dilime.
Aslında, yeni bir dil öğrenirken, başta kağıt kalemle ders gibi çalışırken anlayamıyordum neyi ne derece bildiğimi. Ama kızlar geldiğinde, özellikle de Rebecca ile, epeyce örendiğimi anladım. İnsan ders çalıştıkça ne kadar az bildiğini farkeder ya, öyle oluyor. Ama iş ciddiye binip konuşmaya gelince "aaa biliyormuşum" diyorsunuz. Nitekim, bu yaz sonu İspanya'ya gittiğimde de farkettim ki, her ortamda herkesle anlaşabildim. Çünkü kitaplardaki gibi gerçek hayatta karmaşık cümlelerle değil, üç beş kelime ile anlaşıyorsunuz.
Bu fotoğraflar bu sene Eylül başında kız kardeşimle yaptığım Barcelona seyahatinden.
Velhasıl kelam, ben öğrenmeyi seven biri olarak çok mutluyum bu İspanyolca hamlemden. Sırada bir dil daha var. Alzheimer olmamı engeller mi bilmem ama, keyif verdiği kesin.
Rusça mı Almanca mı? Karar verince söylerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder