Dün sabah, güneşli, neşeli, denizli - plajlı harika bir pazar gününün ardından, karanlık, yağmurlu, bulutlu, -bence- iç karartıcı bir pazartesiye uyanınca, sosyal medyada dedim ki:
"Bugün iç karartıcı harika bir gün! İç karartıcı (bulutlu, karanlık, yağmurlu, kapalı) olması kendi seçimi. Harika bir gün (verimli, mutlu, kahkahalı) olması ise bizim seçimimiz."
Bunu inanarak söylemiştim.
Ardından, evren bana bir sürpriz hazırladı.
Karşıma, sabah sabah çayımı içerken okuduğum bir kitapta, şu cümle çıktı:
"Derin bir nefes alın, yüzünüze bir gülümseme yerleştirin ve bugünü harika bir güne çevirin."
Ben artık tesadüf diye birşey olmadığını bildiğimden, şaşırmadım. Çok açık, basit ve net olan bir gerçeği, biz nasıl olmuş da bunca yıl ıskalamıştık ki! Evrene bir mesaj veriyordun ve evren sana karşılığını veriyordu. İyi mesaja iyi karşılık. Kötü mesaja kötü karşılık.
Bunu ıskalamıştık ve bu yaşımıza kadar (kendim için konuşuyorum) mutsuzluğu sıkça seçmiş, evrene mutsuz mesajlar yollamış ve karşılığını da aynı tonda almıştık.
Demek ki neydi, hayat seçimlerden ibaretti. Hayatta mutlu olmayı istiyorsak seçimlerimizi ona göre yapmalıydık. Ve ayrıca, sevgilimin deyimiyle, "Dün dünde kaldı, yarın ise yaşanmadı. Gerçek olan sadece an. Bu nedenle an'da mutlu olmayı başarmalıyız. Anın tadını çıkarmalıyız."
Bütün bunlar ele alındığında, ben bunu başarabiliryor muyum acaba? Son zamanlarda, biraz daha fazla başarabiliyorum. Bunda en büyük pay, okuduğum yüzlerce kitapla birlikte, Esra'nın (yaşam koçum :) ve psikoloğum), kardeşim Begüş'ün ve eşimin. Ne yapabilyorum mesela? Gelecek için daha az kaygılanıyorum. Canımı sıkacak şeyleri daha az dikkate alıyorum. Daha az üzülüyorum. Anın daha çok tadını çıkarıyorum. Bazı şeylerin üzerine basıp daha kolay geçiyorum. Bazen üzülüyorum ama inanın ki sabah uyandığımda hiç ama hiç birşey kalmamış oluyor.
Bu bence hayatımda katettiğim en büyük adım: Artık gülümseyebiliyorum! Benim için en zoru buydu. Ama şimdi bunun üzerimdeki mucizevi etkisini yaşıyorum. Önce zorla gülümsüyorum (Aykut Oğut'un gülümseme egzersizlerindeki gibi), sonrasında bu gülümseme içimdeki gerginliği eritip azaltıyor.
Şimdi gelelim bu yazının en can alıcı mesajına: Çocuklarıma mutlu olmayı nasıl öğretebilirim? Oğlum zaten doğuştan mutlu bir çocuk. Güler yüzlü, neşeli. Daha avantajlı başlıyor yani. Kızımsa (benim teorime göre geçirdiğim zor ve depresif hamilelik sürecinin eseri olabilir, bu bloğun eski okurları süreci yakından bilir zaten), mutsuzluğu ve olumsuzluğu yaşam sürecinin parçası haline getirmiş bir tip. Geçenlerde yaşadığımız bir olayda o kadar çileden çıktım ki, sinir krizi geçirdim diyebilirim. Sürekli olarak şikayet eden, hiçbir şeyden memnun olmayan, yaşadıklarından keyif almak yerine yaşayamadıklarını kafaya takıp üzülen, ağlayan bir tip. Benim o yaştayken sahip olduklarımın kat be kat fazlasına sahip olduğu halde memnunsuzluk yaptı ve bende hatlar koptu. Araba kullanıyordum ve sanırım yaklaşık yarım saat boyunca arabada bağırdım.. Mutlu olmayı seçeceksin bundan sonra diye. Artık oyuncak - kitap - kıyafet alınmaması (ki hakikaten hiçbirşeye ihtiyaçları yok), i-pad - televizyon sınırlaması, herşeylerini iki kardeş ortak kullanmaları gibi birçok radikal kararla beraber, ona mutluluğu seçmesini bağırdım!!
Gülümseme egzersini öğrettim ona. Sürekli ağlamak yerine gülümsemeye çalışmasını, ben ya da babası geldiğinde yanımıza gelip birşeylerden şikayet etmek yerine (tv açalım Tuna şöyle yaptı bunu istiyorum mızmızmız), yanımıza gülümseyerek koşmasını, sabahları suratı asık uyanmak yerine gülümseyerek uyanmasını, vs.. Daha neler söylediğimi hatırlamıyorum. Zavallı Tuna bağırtılarımdan korkup uyudu.. Damla dinlemiyor gibi göründü. Ama algıları çok açık bir çocuk, çok akıllı ve kavrayışı oldukça yüksek. Her kelimeyi dinleyip hafızaya yazmış.. Her noktayı.
Bu olay olalı yaklaşık on gün oldu. On günde gözle görülür değişim oldu kızımda.
Ara ara ben mutsuz göründüğümde bana o hatırlatıyor, anne gülümseme nerde diye! Ya da geçen baktım ciddi ciddi gülümseme egzersizi yapıyor. Oyunda vs ağladığında daha çabuk sakinleşip oyuna dönüyor, mutsuzluğu da uzatmıyor. Bir de nedenini bilmem ama kardeşiyle daha az itişiyor.
Bakalım mutluluğu seçme projemizi proje olmaktan çıkarıp hayata geçirebilecek miyiz?
Sevgiler, saygılar, bu uzun yazıyı okuyup bitirdiyseniz teşekkürler.
Dilaram sen okuduysan ara bi zahmet de bi görüşelim! :)))
2 yorum:
Sessiz takipcinizden sevgiler
Selam sizi yıllardır sessizce takip ediyorum
Yorum Gönder