Dr House, MD, "everybody lies" der iki lafın başında. Ben de yıllardır "people don't change" derdim. Huylu huyundan vazgeçmez, başka bir deyişle..
Ama şimdi, 37 yaşımın bitmesine günler kala, bana birşeyler oldu. Daha az eşyayla daha çok mutlu olunabilme ihtimalinin yarattığı şaşkınlığı anlamaya çalışıyorum bu aralar. Nasıl oluyor da oluyor bu peki? Ben yıllar boyunca almaya eğitilmiş biri iken, şimdi vermeye, verdikçe de hafiflemeye şartlandım?
Tabii ki eşyayla acayip bir bağlantımız olduğundan, atsak atamayız, satsak da satamayız ya, kıyamayız da ya..
Canımın içi annem ev tutup eşyaya ihtiyacı olunca ilacımı buldum. Verdim.. verdikçe hafifledim.. hafifledikçe verdim. Tedarikli olup, yedekli olup, fazla eşyayla ağırlaşmaktan, ağır yaşamaktan vazgeçtim.. Sandıktaki yedek havlulardan, dolaptaki yedek tabaklardan... Yedek dolaplardan... Yedek terliklerden... Yedek tencerelerden... Yedek raflardan, çerçevelerden...
Misafir terliğiyle gelsin, havlu eskidikçe alırım, tabak yetmezse (olur da 20 kişi misafir gelirse - ki bu en fazla yılda birkaç kez oluyor) yan evdeki annemden ödünç alırım demeye geçtim..
Yılda birer kez giydiğim 20 parça giysiden, yılda yirmi kez giydiğim birer parçaya geçiş...
Eşyaları, giysileri, oyuncakları, tabak çanağı sıkıldığım için değil eskidiği için değiştirmeye geçtim...
Ben mi değiştim şimdi? Yaşlandım mı, büyüdüm mü?
Bodrum hakikaten hafif bir yaşama mı zorluyor insanları? Gereksizliğin farkına mı varıyoruz?
Doğa mı bunu bana yapan? Çimenlerin üzerinde eşyanın değil toprağın enerjisini mi alıyoruz, daha sağlıklı, daha keyifli olarak?
Daha sağlıklı, daha keyifli..
Daha yüksek enerjili..
Hoşgeldin 2013. Hoşgeldin yeni yaşım.