Not: Son bir saattir cep telf.la çektiğim fotoyu yüklemeye uğraştım, beceremedim sanırken iki kez yüklemişim, silmiycem o yüzden, siz de iki kez bakın :)))Deli gibi bağırırken girdim içeriye. Kendini yerlere atma dedim. Beni dinle dedim.
Ekibin geri kalanını bezdirmişti (genelde öyle oluyor). Yoğunluktan ve yorgunluktan, kimsede mecal kalmıyor kendini yerden yere atan, doğumdan korkan, sancı gelince ne yapacağını şaşırıp kendini parçalayan, kendi henüz çocuk - annelere..
Yerlere atma kendini, yatağa geç de bebeğin kalp atımlarını dinleyelim dedim.
Geçti.
Bir süre sonra hadi dedim, masaya alalım. Nereye, doğuma mı dedi. Kim korkutuyor bilmiyorum bu şimdi gebe / çocuk - az sonra anne küçük kadınları doğurmaktan. (Ben 18 yaşında ders çalışıp sek sek oynuyordum tabii, bana göre çocuk ama aslında kocaman kadın değil mi:) )
Ekip de günaşırı nöbetlerden yorulmuş, bitkin, sabırsız, bir an önce doğursun da kurtulalım'cı.
Aslında ben de sabırsızım, zira sezaryene girmeliyim, hasta sedyede bekliyor, bu hasta doğursun da öyle girelim, dedim.
Masaya çıktı, düşecek, kendini atıyor sağa sola.
Herkes ümitsiz, doğumdan tek korkan gebe değil, ekip de korkuyor (eyvah işimiz var, uğraş dur şimdi, ıkınamayacak, doğuramayacak, başımızı ağrıtacak, vs).. Bu arada hastanın yüzüne tiksinerek bakan temizlik personelini odadan kovmamak için kendimi zor tuttum, diğer görevliyi çağırarak doğumdan tiksiniyorsa bir daha doğum salonuma girmesin, onu ve bu yüz ifadesini görmek istemiyorum dedim.
'Az sonra anne'nin yanına gittim, kulağına eğildim dedim ki, korkma doğurmaktan.. bu ağrılar geçecek, bunlar senin canını yakmak için değil, bebeğini doğurabilmen için. Sakin sakin öğrettiğim gibi ıkın, bebeğini it.. Biz seninle bir ekibiz, ne dersek yap ki güzel güzel al bebişini kucağına.
Tamam dedi.
İtti, itti. Çok uğraştı, çok itti. Ben az bastım o çok itti.
Efeler gibi, paşalar gibi doğurdu bebeğini.
Adı Talha, (benim koyduğum) göbek adı Barış bebek.
Hoşgeldin.
Doğarken elimize işedin ama olsun :) Aramıza hoşgeldin. Senin annen çook cesur bir küçük anne, biliyor musun?
Not: Hikayesini anlatmak için anneden izin alınmıştır