Buyrun, ben

Buyrun, ben

17 Ocak 2012

Ne güzel günaydın.

Bazen sevinçli haberlerinle dolu bir post yazmak istersin de, günlerce oyalanırsın, bi türlü oturup yazamazsın.
Sonra bişey olur, biraz daha sevinirsin. Oturur yazarsın. Bugün bana olduğu gibi.
Uzaktan takip ettiğim, kendikendime sevdiğim bir blogcunun, bloğuma uğradığını farkettiğimdeki gibi :) Tanya hoşgeldin :)
O zaman madem, ben de bu haftasonunun bonuslarından bahsedeyim, belki sabah sabah benimle sevinmek isteyen vardır diye.
Yıllar önce çok ama çok sevdiğim, emek verdiğim, anlamaya çalıştığım, su gibi bir arkadaşım vardı. Gerçekten çok severdim ama. Adana'dan İstanbul'a taşımıştık arkadaşlığımızı, yıllara yollara direnmiştik. Sonra ne olduysa oldu kaybolmuştuk.
Günümüzde birini kaybetmek bulmaktan daha zor, hiç farkettiniz mi? Ama facebook hesabı yoksa aradığınız kişinin, hiç denediniz mi? Ben onu çok aradım, numarasını, eşinin numarasını, face'ten, ortak arkadaşlarımızdan, birtürlü ulaşamamıştım. İşler, numaralar, adresler değişti mi bitti işte. Biz Antep'te, onlar kimbilir nerede? En az 7 - 8 senedir görüşmüyorduk.
Sonra bir gün.. Bu haftasonu bizim bebelerin okul kahvaltısına gittim. Bir baktım karşımda oturuyor. Nasıl yani dedim. Onun da bebesi bizim okuldaymış. Nasıl yani dedim. Antep'e taşınmışlar. Nasıl yani dedim. Bu yaz onun da eşi 15 gün yoğunbakımda yatmış. Onun da iki bebesi olmuş. Yaa nasıl yani diye diye, gözlerimden yaş gele gele konuştuk durduk.
"Artık" dedi, "sanırım görüşmek zorundayız, kadere daha fazla direnemeyeceğiz.."
Sanırım dedim.
İçime sevinç doldu. Gözlerim sevinçten doldu. Hoşgeldin Pınar, geri, hayatıma.
Beni tanıyan herkes, bir parça toprak için yanıp tutuştuğumu bilir.
Hatta bu haftanın başında kocama, bana bir bahçeli ev al 10 sene Antep'te kalayım demişliğim vardır. Yukarıya mesajı doğru mu vermişim nedir, cumartesi kocam elimden tuttu, beni Antep'in bir köyünde, gördüğüm en sevimli minik toprak parçasına götürdü. İster misin diye sordu.
İster miyim? Nasıl yaniiiiiiiiii....
İstemez miyim yaa? Bahçe bu. Hayatta en çok istediğim şey. İsterim.
Minikmiş. Olsun. İki metrekare çim, iki sap maydanoz, bir domates yetiştirmeme yetsin, yeter. İçinde fıstıkağacı bile var, tam üç tane. Bi hamak, bir masa, (tabii bir de mangal ahahaha :))..
Damla koştu battı çıktı çamurlara, ayrılmak istemedi. Benim kalbim hala heyecandan pırpır. Bir iki küçük pürüzü halledince inşallah.. Toprak çime, tarla bahçemize dönüşecek. Biliyorum.

1 yorum:

zühra dedi ki...

Sizin adınıza çok sevindim. Darısı benim müstakil bahçeli ev hayalime.