Vallahi kontrol edemiyorum kendimi. Farkettiğimde iş işten geçmiş, kristal vazolar kırılmış oluyor.
Premenstrüel sendromum gitti, ben gittiğine sevinemeden menstrüel sendrom geldi iki aydır. Ne bu kardeşim, bu ruh benim değil mi, peki bu ruh hali kimin?
Bu cadı gibi bağıran, tolerans sınırı eşiğin eksi iki altına düşen, her ayın iki günü "ben dünyada niye yapayalnızım" diye ağlayan bu kadın da kim? Normalde hafif bir sinirleneceği olaylar yüzünden dünyayı yıkan bu cadı kim?
Ya da başka bir soruşla: Tüm sinir bozucu olaylar HAKKATEN mi üstüste geliyor ben menstrüel sendrom yaşarken? Normalde hergün teker teker gelecek şeyler, benim enerjim düşük olduğunda gerçekten de aynı anda oluyor. Üstüste. Yan yana.
Biliyorum çevremdeki en sinir bozucu kişi ben olamam. Başka sinir bozucu kişileri de pek sallamam. Ama böyle günlerde hepsi bana sürtünerek geçiyor. Eteğime değiyor. Canımı acıtıyor.
Yaa öf. Vallahi öf. Duygu durum stabilizatörü alsam, her ayın her günü aynı şeyi hissetsem ne iyi olmaz mı?
Burası benim hayal alanım. Adım Hayal. Kendi kendime gezintiye çıkmak istediğimde buraya uğrarım. Kimseleri almam yanıma. Gülersem de kendim gülerim, ağlarsam da kendi kendime burada ağlarım.
Buyrun, ben
17 Ocak 2012
Ne güzel günaydın.
Bazen sevinçli haberlerinle dolu bir post yazmak istersin de, günlerce oyalanırsın, bi türlü oturup yazamazsın.
Sonra bişey olur, biraz daha sevinirsin. Oturur yazarsın. Bugün bana olduğu gibi.
Uzaktan takip ettiğim, kendikendime sevdiğim bir blogcunun, bloğuma uğradığını farkettiğimdeki gibi :) Tanya hoşgeldin :)
O zaman madem, ben de bu haftasonunun bonuslarından bahsedeyim, belki sabah sabah benimle sevinmek isteyen vardır diye.
Yıllar önce çok ama çok sevdiğim, emek verdiğim, anlamaya çalıştığım, su gibi bir arkadaşım vardı. Gerçekten çok severdim ama. Adana'dan İstanbul'a taşımıştık arkadaşlığımızı, yıllara yollara direnmiştik. Sonra ne olduysa oldu kaybolmuştuk.
Günümüzde birini kaybetmek bulmaktan daha zor, hiç farkettiniz mi? Ama facebook hesabı yoksa aradığınız kişinin, hiç denediniz mi? Ben onu çok aradım, numarasını, eşinin numarasını, face'ten, ortak arkadaşlarımızdan, birtürlü ulaşamamıştım. İşler, numaralar, adresler değişti mi bitti işte. Biz Antep'te, onlar kimbilir nerede? En az 7 - 8 senedir görüşmüyorduk.
Sonra bir gün.. Bu haftasonu bizim bebelerin okul kahvaltısına gittim. Bir baktım karşımda oturuyor. Nasıl yani dedim. Onun da bebesi bizim okuldaymış. Nasıl yani dedim. Antep'e taşınmışlar. Nasıl yani dedim. Bu yaz onun da eşi 15 gün yoğunbakımda yatmış. Onun da iki bebesi olmuş. Yaa nasıl yani diye diye, gözlerimden yaş gele gele konuştuk durduk.
"Artık" dedi, "sanırım görüşmek zorundayız, kadere daha fazla direnemeyeceğiz.."
Sanırım dedim.
İçime sevinç doldu. Gözlerim sevinçten doldu. Hoşgeldin Pınar, geri, hayatıma.
Beni tanıyan herkes, bir parça toprak için yanıp tutuştuğumu bilir.
Hatta bu haftanın başında kocama, bana bir bahçeli ev al 10 sene Antep'te kalayım demişliğim vardır. Yukarıya mesajı doğru mu vermişim nedir, cumartesi kocam elimden tuttu, beni Antep'in bir köyünde, gördüğüm en sevimli minik toprak parçasına götürdü. İster misin diye sordu.
İster miyim? Nasıl yaniiiiiiiiii....
İstemez miyim yaa? Bahçe bu. Hayatta en çok istediğim şey. İsterim.
Minikmiş. Olsun. İki metrekare çim, iki sap maydanoz, bir domates yetiştirmeme yetsin, yeter. İçinde fıstıkağacı bile var, tam üç tane. Bi hamak, bir masa, (tabii bir de mangal ahahaha :))..
Damla koştu battı çıktı çamurlara, ayrılmak istemedi. Benim kalbim hala heyecandan pırpır. Bir iki küçük pürüzü halledince inşallah.. Toprak çime, tarla bahçemize dönüşecek. Biliyorum.
Sonra bişey olur, biraz daha sevinirsin. Oturur yazarsın. Bugün bana olduğu gibi.
Uzaktan takip ettiğim, kendikendime sevdiğim bir blogcunun, bloğuma uğradığını farkettiğimdeki gibi :) Tanya hoşgeldin :)
O zaman madem, ben de bu haftasonunun bonuslarından bahsedeyim, belki sabah sabah benimle sevinmek isteyen vardır diye.
Yıllar önce çok ama çok sevdiğim, emek verdiğim, anlamaya çalıştığım, su gibi bir arkadaşım vardı. Gerçekten çok severdim ama. Adana'dan İstanbul'a taşımıştık arkadaşlığımızı, yıllara yollara direnmiştik. Sonra ne olduysa oldu kaybolmuştuk.
Günümüzde birini kaybetmek bulmaktan daha zor, hiç farkettiniz mi? Ama facebook hesabı yoksa aradığınız kişinin, hiç denediniz mi? Ben onu çok aradım, numarasını, eşinin numarasını, face'ten, ortak arkadaşlarımızdan, birtürlü ulaşamamıştım. İşler, numaralar, adresler değişti mi bitti işte. Biz Antep'te, onlar kimbilir nerede? En az 7 - 8 senedir görüşmüyorduk.
Sonra bir gün.. Bu haftasonu bizim bebelerin okul kahvaltısına gittim. Bir baktım karşımda oturuyor. Nasıl yani dedim. Onun da bebesi bizim okuldaymış. Nasıl yani dedim. Antep'e taşınmışlar. Nasıl yani dedim. Bu yaz onun da eşi 15 gün yoğunbakımda yatmış. Onun da iki bebesi olmuş. Yaa nasıl yani diye diye, gözlerimden yaş gele gele konuştuk durduk.
"Artık" dedi, "sanırım görüşmek zorundayız, kadere daha fazla direnemeyeceğiz.."
Sanırım dedim.
İçime sevinç doldu. Gözlerim sevinçten doldu. Hoşgeldin Pınar, geri, hayatıma.
Beni tanıyan herkes, bir parça toprak için yanıp tutuştuğumu bilir.
Hatta bu haftanın başında kocama, bana bir bahçeli ev al 10 sene Antep'te kalayım demişliğim vardır. Yukarıya mesajı doğru mu vermişim nedir, cumartesi kocam elimden tuttu, beni Antep'in bir köyünde, gördüğüm en sevimli minik toprak parçasına götürdü. İster misin diye sordu.
İster miyim? Nasıl yaniiiiiiiiii....
İstemez miyim yaa? Bahçe bu. Hayatta en çok istediğim şey. İsterim.
Minikmiş. Olsun. İki metrekare çim, iki sap maydanoz, bir domates yetiştirmeme yetsin, yeter. İçinde fıstıkağacı bile var, tam üç tane. Bi hamak, bir masa, (tabii bir de mangal ahahaha :))..
Damla koştu battı çıktı çamurlara, ayrılmak istemedi. Benim kalbim hala heyecandan pırpır. Bir iki küçük pürüzü halledince inşallah.. Toprak çime, tarla bahçemize dönüşecek. Biliyorum.
11 Ocak 2012
İyi ki doğdum, gördün mü bak 23 oldum :)
Artık gazetelerin manşetlerinde benim doğum günüm olduğu haberlerini görmeyi umarak uyanmadığıma göre, sanırım 35'i geçtim.
Sabah uyandığımda kafamın içinde bugün doğum günüüüüüm bağırtıları olmadığına, hatta ilk düşündüğüm şey bu olmadığına göre, 36 bile olmuş olabilirim!
Hayattan anladığım tek şey bebeklerim, onların sağlığı, keyfi, eğlencesi olduğuna göre anne olmuş olabilirim.
Kocam benim herşeyim olduğuna, onsuz hiçbirşeyi ifade edemediğime, her cümlemin parantezine onu da koyduğuma göre, eş olmuş olabilirim.
Kendimi en iyi ifade etme şeklim işim olduğuna, en çok ameliyat yaparken ve sonrasında iyileşmiş hastalarımı gördüğümde mutlu olduğuma, poliklinikten içeri giren gülen bir hastamı görünce içime sevinç dolduğuna göre doktor olmuş olabilirim.
Yok kendime vakit ayıramıyorum, yok spor yapamıyorum, yok bilmemne diye söylenmeyi bıraktıysam büyümüş bile olabilirim.
Gene de renkli kalemlere, güzel kağıtlara, bloknotlara, kocaman küpelere, renkli ayakkabılara, şahane çizgi filmlere, bebeklerimin oyuncaklarına bayıldığıma göre aslında hiiç büyümemiş de olabilirim.
E, öyleyse gördün mü bak 23 oldum..
Sabah uyandığımda kafamın içinde bugün doğum günüüüüüm bağırtıları olmadığına, hatta ilk düşündüğüm şey bu olmadığına göre, 36 bile olmuş olabilirim!
Hayattan anladığım tek şey bebeklerim, onların sağlığı, keyfi, eğlencesi olduğuna göre anne olmuş olabilirim.
Kocam benim herşeyim olduğuna, onsuz hiçbirşeyi ifade edemediğime, her cümlemin parantezine onu da koyduğuma göre, eş olmuş olabilirim.
Kendimi en iyi ifade etme şeklim işim olduğuna, en çok ameliyat yaparken ve sonrasında iyileşmiş hastalarımı gördüğümde mutlu olduğuma, poliklinikten içeri giren gülen bir hastamı görünce içime sevinç dolduğuna göre doktor olmuş olabilirim.
Yok kendime vakit ayıramıyorum, yok spor yapamıyorum, yok bilmemne diye söylenmeyi bıraktıysam büyümüş bile olabilirim.
Gene de renkli kalemlere, güzel kağıtlara, bloknotlara, kocaman küpelere, renkli ayakkabılara, şahane çizgi filmlere, bebeklerimin oyuncaklarına bayıldığıma göre aslında hiiç büyümemiş de olabilirim.
E, öyleyse gördün mü bak 23 oldum..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)