Buyrun, ben

Buyrun, ben

5 Ağustos 2009

Bernoşum

Arkadaş, bence, aylarca -bazen yıllarca- konuşamasan da, sesini duyduğun an sanki dün konuşmuşsun gibi hissetmendir.
Aylar sonra, iki yabancı gibi değil, dün ayrılmış gibi günlük konulardan, zaten bildiğiniz hayatlarından, onun bildiğini bildiğin kendi hayatından bahsedebilmendir.
Seni ilk kez buluşumun üzerinden 12 yıl mı geçti ne (hatırlatmak istemem aslında o günü hiç), ne kadar da çok zaman olmuş. En çok da Fatoş'un evindeki kudurukluklarımızı hatırlayıp gülümsüyorum seni düşününce. Bir de, göl kıyısında, Fatoş'un arabasında, senin bir konserinden çıkışta, ellerimizde sıcak çukulatalarla senin o büyülü sesinden (şimdi adını hatırlayamadığım ama dinlemeyi çok sevdiğim) o şahane şarkıyı dinleyip ağladığımız, senin kostümüne kakao döktüğümüz, sonra da dakikalarca güldüğümüz o geceyi hatırlıyor musun?

Sesini duyunca dün, öyle benden bir sesti ki, sanki hergün telefonumda, her saat yanımda. 1000 kilometre uzağımda değil de, aynı şehirde iş güç kaygısından görüşemiyoruz gibi...

Benzer hayatlar değil mi zaten bizimkisi, benimki Aksaray seninki Elazığ'da saçma başlayan ama güzel devam eden hikayeler, benzer kaygılar sonrası evlilik, benzer sahip oluşlar, kucaklayışlar minik kalplerimizi...

Sen evet "bir arkadaşım"sın Bernoşum, ama biliyor musun, artık başka arkadaşlar edinmeye çekinir korkar oldum ben, benim buralarda en büyük derdim de, uzakta olmak arkadaşlarıma, yıllar içinde süzgeçten geçerek elenen, güçlükle biriktirdiğim... Geçmişteki kadar güven taşımadığımdan mı içimde yeni insanlara karşı, yoksa onlar bana güvenmediğinden mi? Kimseye anlatamam sanki artık sana anlattıklarımı, kimseden dinleyemem senden dinlediklerimi. Artık kimseyle biriktiremem 12 yılı, istesem de onlar benimle biriktirir mi bunca yaştan sonra, ya da zaman yeter mi?

Ah Bernoşum, ben seni bu ay buraya beklerken, İstanbul'a, meğer bloğumda bulacakmışım.
Meğer bunları yazarken geçmişe flashback'lerle gidip farkedecekmişim de, ah be Bernoşum ne kadar özlemişim seni.. dostluğunu... Güzel sesini dinlemeyi.. güzel güzel gülmeni..
Ben de duygusalım bu aralar.. Düşündüm de, özlemişim.

1 yorum:

Berna dedi ki...

canım benim,
arkadaş, dost, adına ne dersen de, belli bir zamandan sonra o kadar zor yakalanıyor ki.. emin ol, sen sadece "gittiğin" için bu durumda değilsin, "kalanlar" da böyle artık. çünkü kalanlar kalsa da hep bir "gidenleri" oluyor.. sonuç yine hissetiklerini konuşmadan hissedebilecek insanların bir bir uzaklaşması, yine yalnızlık...

mahzun gönül, heyhat, şad olacak mı sanıyorsun?
vah esef ah biçare gönlüm eyvah, aldanıyorsun..

her defasında sen geliyorsun aklıma. itiraf edeyim, o zamanlar bu şarkıdan bıkma noktasına gelmiştim. insan her dakika bunu dinlemek isteyebilir mi? yok, aybala birlikte olduğumuz ve olmadığımız her an isterdi bunu, telefonlar sağolsun :))

gelmek istiyorum çok, seni, miniklerini görmek istiyorum artık, bıktırana kadar "mahzun gönül"ü söylemek istiyorum bu sefer... kim bilir, belki de çok yakın bir zamanda...