Buyrun, ben

Buyrun, ben

8 Ocak 2016

Yeniden blog yazmak mı? Pek sanmam.

Yeniden mi? Pek sanmam vaktim yok..
Ama bilgisayarım hatırladı bak, girerken şifre sormadı, hayalin blogları diye açıverdi sayfayı!
Yaş günüm yaklaştıkça bir blog yazma gelir bana.. Bu her yıl böyle oluyor. Bir iki yazıyorum sonra bırakıyorum. Bugünlerde tekrardan bir blog yazma modası oldu sanki (ya da bana öyle geldi) ve çevremde neden blog yazmadığımı soranlar arttı.
Yazmışlığım var benim. Yıllarca. Sayfalarca, sözlerce, anılarca. Ama sonra sıkıldım.
Ama bir yandan da, hep "çok güzel şeyler yazan biri olmak istemişliğim" var. Gerçi sıradanlığın bir tık üzerine geçebilmiş değil yazdıklarım, ama bende bir yazdıkça rahatlama, hafifleme hali olmuyor değil.
Sonra dedim ki bugün, madem içinden geliyor, yaz kızım. Üşenme. Dök içindekileri kurtul. Hazır bloğun artık eskisi kadar takip edilmiyorken, kendine anlatıyormuş gibi olacak.
Kendime notlar gibi, günlük gibi, çocuklarım büyüdükçe beni tanısınlar diye gibi, hadi bismillah madem.
Konusuz başladım konuya gireyim. Bakalım 40 yaklaştıkça (günler kala) neleri farketmişim, bir toparlayayım..
Mesela, tam şu an, klavyenin otomatik düzelticisine ne kadar alıştığımı farkettim. Bir zamanlar kağıt kalemle yazmayı özleyenler gibi, bilgisayarda yazmayı ne kadar özlediğimi farkettim – ki son zamanlarda herşeyi cep telefonuna yazıyor ve baş ucu çekmecemde duran günlüğüme ne kadaaar uzun zamandır yazmıyorum evet.
Artık en azından yap(a)mayacağım şeylere karar verip, bir kenara maddeleyip sonra da ah gene yapamadım demek yerine, kendime yapabileceğim kadar söz verir oldum. Yani kararlılık düzeyimi artır(a)madım ama en azından farkındalığımı artırdım. Nasıl oluyorsa, koşu bandına (hemen hemen) her gün çıkıyorum örneğin. Her gün çıkacağım deyip tüh çıkamadım diye üzülmek yerine, çıkabildiğim kadar sık çıkacağım diyorum kendime. Böylelikle yapamadığım yürüyüşlere üzülmüyor, yapabildiğim yürüyüşlere seviniyorum. Diyet yapacağım deyip (hiç bitmiyor ki), her bozduğumda üzülmek yerine, daha sağlıklı besleneceğim deyip, her yediğim sağlıklı öğünden sonra seviniyorum.
Yine yeni yaşımda kendimi yine yeniden sevmeye başladım gibi. İnsanın farkındalığı her yaşla biraz daha artar mı, ne enteresan. Bir yaş sonra bir önceki yaşta meğer ne kadar cahil olduğunu farkeder mi insan.. Tekamül ne acayip bir şey..
Bir de çok enteresan bir şey daha var ki, bundan bir iki sayfa değil bir blog dolusu bahsedesim var.. Şu doğum işi ne acayip bir mucize..
Her doğum bir mucize.
Ben kaç yıllık kadın doğumcu oldum, hala her doğumdan sonra ağlar mı insan yahu.. Benim aklım ermiyor, nokta kadar bir bebek ama kalbi atıyor, sonra büyüyor, eller ayaklar parmaklar çıkıyor, ama hep birelde beş parmak, nasıl oluyor da oluyor?! Sonra bu büyüyüp insan oluyor, sonra annesinden o minik kafasını ittire ittire doğuyor, ondan sonra nedenini bilmese de refleks olarak meme emiyor, büyüyor. Sonra yürüyerek gelip beni öpüyor falan.
Çok şaşırıyorum. Neden her seferinde şaşırıyorum biliyor musun sevgili okuyucu? Her seferinde nasıl da aynı sırayla aynı detaylarla olabildiğini anlamaya benim küçük beynim yetmiyor da ondan. Sınırlı algılama ve anlama kapasitem bu mucizeyi içine alamıyor, tekrarlanabilirliği çok ürkütücü geliyor. Allah’ın büyüklüğünün izlerini günlük yaşantıda görmek beni değişik hissettiriyor.
İşte hayatın anlamı, tesadüf diye bir şey yok, benim bu işi seçmem tesadüf olamaz, bu da benim tekamül sürecimle ilgili sanırım, böyle böyle eğitiliyorum galiba.
Biraz ordan biraz burdan içimden geldiği gibi oldu bugün.

Mucizeler dünyasına, hayal alanıma yeniden hoşgeldiniz öyleyse.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Şahane yazıyorsunuz, blog yazmaya devam. Lütfen vazgeçmeyin, teşekkürler :)

Adsız dedi ki...

Kriptik tonsillitin dogal tedavisini ararken buldum yazılarınızı. Kimini gozlerim dolarak kimini de gülerek okudum.bir dolu da bilgi öğrendim. Eğitimli ve kültürlü insanların bilgi ve iyilikle aktardiklarina ihtiyaç duyanlar için YAZIN lutfen