Bu sefer biraz korkuyorum. Sanırım sabah içimde hissettiğim, ne olduğunu da tam anlayamadığım duygu buydu. Sıcaktan mı dedim, havadan mı dedim, açlıktan mı dedim. Kendi kendime sordum da sordum.
Yok korku bu, basbayağı korku. Hani, benim sen aslansın, sen yaparsın, sana bişey olmaz diyen arkadaşlarım nerdesiniz?
Ben bu imzayı gidip de atmaktan, benden paso sevgili devletim, on yıllık hizmet yeter sana, yeşil pasaportumu da aldım, artık gidiyorum demekten, istifayı basıp çıkmaktan, sonra burda iki yılda biriktirdiğim herşeyle, canım hastanemle, hastalarımla, beni eğiten, sevdiğim şeyleri öğreten ameliyathanemle, arkadaşlarımla, tek tük de olsa dostlarımla, Antep'le vedalaşmaktan korkuyorum.
Otuzaltı yaş yeniden başlamak için geç midir?
Gideceğim yeni şehir, mandalina bahçesinin içindeki küçük ev, çalışacağım yeni hastane de Antep kadar kucak açacak mı bana?
Artık ilkokula giden bir çocuk annesi olacak kadar büyüdüm mü ben bir yandan da?
Hazır mıyım? Burada sereserpe yaydığım, birçoğunu yeni aldığım eşyalarımı paketlemeye kolilemeye hazır mıyım? Antep'e bir daha gelemeyeceğimi bile bile gitmeye hazır mıyım? Terkediyor muyum burayı yoksa başka bir yeniden başlangıç için ayrılıyor muyum?
Neden gerginim, korkuyorum ondan mı?
Hepsi bir yana, içimdeki his teşekkür etmek bu yazının sonunda. İki güzel sene için, zor yanları kötü günleri oldu ama en çok da güzel günleri oldu, güzel şeyler yaptım, güzel bir yerde çalıştım.
Asla kötü hatırlamayacağım bu mecburi hizmeti.
Ve çok şükür Allah'ım beni ve ailemi mecburi hizmete bu güzel şehre, güzel insanların arasına yolladığın, sonra da hayalini kurduğum kapıları araladığın ve geçmemize izin verdiğin için.