Buyrun, ben

Buyrun, ben

15 Mart 2009

14 Mart Tıp Bayramı

Bugün bir gazetedeki bir ilaç firmasının reklamı bana şunları düşündürdü:
Gerçekten de ne hayallerim vardı bu mesleği seçerken... İlk defa "doktor olucam ben" diyeli tam 29 yıl omuş.... Şaka gibi.....
29 yıl önce şu günkü şu anki şartları bilseydim iki kere de değil belki 10 kere düşünürdüm...
Labil bir ortamda, belirsiz kararlarla, gelecek kaygısı altında nefes alamayarak kime nasıl faydalı olacağım ben?
Dört yıl sanarak başladığım ihtisas beş yıl oldu, ben beş yılımı doldurduktan sonra, şaka gibi ama - tekrar 4 yıla indi.... Avrupa Birliği uyum yasaları gereği 5 yıl oldu, doğuya daha çok ve çabuk doktor gönderebilmek için tekrar 4 yıl.
Mecburi hizmet mantığına -baştan beri var olması şartıyla- saygı duyabilirim, ama bir sınava girip, yıllarca ders çalışıp kazandıktan ve belirli olduğunu sandığın bir gelecek planı çizdikten sonra, koca koca insanlara "hadi ben mecburi hizmet yasası çıkardım, benim seçtiğim bir yere gidip benim belirlediğim bir süre gideceksiniz, hem de eşinizi göndermeyeceğim, sizi de onun yanında bırakmayacağım, ayrılın ayrı ayrı yerlerde en az bir buçuk yıl yaşayın, sonra da yıllarca emek verdiğiniz devlet görevinden istifa edin, ya da kurulu düzeninizi gidip doğuda kurun kardeşim" derseniz buna saygı duyamam..... Başlarken bundan haberi olsaydı bunu seçmeyecek olan bisürü insan tanıyorum (mesela ben)... ya da hazırlıklı olarak başlardı insanlar... falan falan...
Bakın son örneğim Ebru'ya... Minik kelebeği ile Uşak'ta eşinin ihtisası bitirip yanlarına gelmesini beklerken eşinin Adıyaman'a gideceğini öğrenince, en az bir yıl ayrı kalmaları gerekeceğini duyunca neler hissetti acaba?
Evrim, bebeği ile Şırnak'a gidecek, eşi gidemiyor (kolay mı herkesin işini günücü bırakıp yeni düzen kurması, başka bir memlekette?) neler yapacak tek başına Şırnak'ta?

Neyse, benim çok çenem açılır bu konu açılınca... Ben haksızlıklara tahammül edemeyen bir oğlak burcu bireyiyim. İstemezdim ama öyleyim... Sakince karşılayabilmek isterdim. Yapamıyorum. Üzülüyorum.. Rüyalarımda, kurada nereyi çekeceğimi görüyorum (Not: Dün gece Kırşehir'i çektiğimi gördüm).
Tekrar söylüyorum: 29 yıl önce şu günkü şu anki şartları bilseydim iki kere de değil belki 10 kere düşünürdüm...
Sonuç: Yine de doktor olurdum. Acil bir ameliyata girip bir anneyi ve bir bebeği hayata döndürünceki hislerimi anlatamayacağım için şu anda, bunun da nedenini yeterince anlatamayabilirim.
Evet ben yine de doktor olurdum.
Seviyorum ben mesleğimi.
Olsun.
Tıbbiyeliler bayramım kutlu olsun.

EDIT:
Kendi aranızdaki tartışmalarla, tuhaf yorumlarınızla, hakkınız olmadan bu alanı işgal ederek kafamı karıştırmayın. Beni okuyanların kafasını da... İçimi dökmek için, bazen de konuşma, anlatma güdümü tatmin etmek için yazdıklarımı başka başka yerlere çekmeyin. Beni blog yazmaktan soğutmayın. Yoruma kapalı, hatta şifreli alanlarda, hissettiklerimi sadece sınırlı - güvenilir- kişilerle paylaşmak zorunda bırakmayın.
Burası benim hayal alanım. Yazdıklarıma karışmayın. Zaten şu boktan dünyada yaşamak için savaşıp duruyoruz, bir de size derdimi anlatmak için ayrıca çaba harcamak zorunda bırakıp beni sinirlendirmeyin.