Buyrun, ben

Buyrun, ben

28 Nisan 2006

Adrenalin ne renk?

Adrenalin ne renktir acaba?
Bugün arkamdan hızla gelen araba yüzünden yapmama ramak kalan kazayı düşünürken bana kırmızı gibi geldi.
Ben tekrar meditasyona başladım.
Adrenaline değil sükunete ihtiyacım var.
İçimdeki sessizliği dinlemek için kendime vakit ayırmalıyım.
Dayanamıyorum artık.
Sessizlik.
Sussun herkes.
Ben de gidip denizin ve suyun sesini dinlemek istiyorum.

27 Nisan 2006

Bugün.


bugün kendime bir gömlek aldım
sevdiğim birine de bir gömlek aldım
kocamı işten aldım
anneme kocaman yeşil bardaklar aldım
Ceren'in yaşgünü için Malatya'ya gitme kararı aldım(k)
birinden olumsuz bir eleştiri aldım (ama haklıydı kızmadım)
iş yaptığım ajanstan teşekkür maili aldım (çok sevindim)
daha önce yaptığım bir işin parasını aldım
kabalcıdan güzel paket kağıtları aldım
gömleğin koluna dikmek için 120 cm fisto benzeri bişey aldım
varis çorabı aldım
arabama benzin almam gerek (nerden aklıma geldi ki)
kocamın arkadaşlarını ayakkabı ile içeri aldım (bir seferlik! temizlik var nasılsa diye)
işte bu da ceren:

23 Nisan 2006

Bir Anna'cık geldi geçti

Bu çocuğa bayılmamak elde mi?
(Bebişle Begüş)
Ne yazık ki çevresinde esmer kimse olmadığı için benden çok korktu başlarda. Ama annem ve kardeşimle tanışınca tüm şirinliğini ortaya döktü.

Bu arada, daha anne diyemiyor ama kedi diyor!! ki - di ki - di derken insanın ısırıp yiyesi geliyor!
Tabii anne diyememesinin de nedeni var. Hem Türkçe hem Almanca öğretiyorlar ona ve anne ile kendi adı olan Anna'yı karıştırıyor. Bu nedenle Mama diyor annesine.

Gerçi sonucu önceden söylemiştim ama..

Kaldığım yerden devam: Transfer sezonu açıldığında, yani embriyoların uygun olduğu haberi geldiğinde, hastaneye gittik. Bu kez anestezi olmadan, uzun bir kanül ile iki embriyoyu rahim içine yerleştirdiler.
Üç gün yatak istirahati (kulaağ hış gelse de çok sıkıcıydı) eşliğinde, biraz da eğlenerek ve moralmizi bozmamaya çalışarak bekledik. İkizlerimize İsmet ve Kısmet isimlerini koyduk. Çünkü durumu bilen herkes eh, kısmet bakalım diyordu. Doğruydu bu, o halde isimlerden biri kısmet olacaktı :)
İkizlerin aramıza karışmayı uygun görmediği haberi bir hafta kadar erken geldi. Üzüldük tabii, ama buzdolabında daha 10 adet dondurulmuş bebiş vardı, bu da bir sonraki denemede iğnelere ve o zorlu işlemlere gerek olmayacağı anlamına geliyordu.
Overlerin küçülmesi için bir ay bekledikten sonra, iğne olmadan sadece ağızdan bazı ilaçlarla yeni transfer sezonunu beklemeye başladık.
Uygun gün geldiğinde 10 tane bebişten 7'si hayatta kaldı ve İsmet, Kısmet, Nasip ve Songül adındakiler transfer edildi.
Ama ühüüü ühüüü onlar da tutmadııııı :(
Şimdi üç ay bekledikten sonra en başa döneceğiz. İğneler, yumurta toplama, transfer ve bence tüm bunların en zoru o bekleyiş dönemi.

20 Nisan 2006

Tutmadı ne yapalım

Bu sefer kesin negatif. İnsan inanmak istemiyor nedense!
Tutmadı bu tüp işi bizde.
Maceralarımın devamını bile anlatamadan sonucu belli oldu.
Neyse yine anlatırım ben.

Bugün

Bugün beta-hcg günüm.
Acaba akşama belli olacak olan haber ne olacak?
Donmuş tüp bebeklerimden biri ya da birkaçı hala oralarda biryerde yaşıyor mu? içimde biryerlerde?

16 Nisan 2006

Negatif

Gebelik testi yaptim.
Negatif cikti.

Tup bebek maceralarim - devam

Yumurta toplamada kalmistik..
Gece 12de son igneyi de yaptirdik (bu sonuncusunun saati cok onemli, dakiki sasmamali). Sabah erkenden toplasip hastaneye gittik. Kardesim de geldi, zaten o donem bir hafta bizde kaldi bana bakmak icin. Agrilarim coktu cunku (overlerin buyumesine bagli). Anestezi alacagim icin ac olarak gittik. Yumurta toplama islemi en kolay asamaydi cunku ben uyuyordum :) Anestezi sayesinde hicbirsey hissetmedim. Basarili gecmis, normalde beklenenden 3 - 4 kat fazla yumurtu cikmis. Bu iyi haberle beraber, yumurtu ve spermlerimizi bebecikliri olusturmalari icin tuplerin icinde birakip eve donduk. Birkac gun icinde tranfer icin haber vereceklerini soylediler.
Ben bu ara rapor alip evde istirahat ettim, yataktan cikmadan dokuz gun.
Dort gun sonra embriyolarin cok iyi kalite oldugu ve transfere hazir olduklari haberi geldi.. Hatta o kadarn fazlalardi ki bir kismini dondurmuslardi. Sevindik tabiii.
Transferi de ayrica anlatacagim.

12 Nisan 2006

Ne yazacağımı bilmeden yazmaya başlamayalı çok olmuştu. Uzun uzun cümleler var aklımda ama kalemime yansımadan yok oluyorlar.
Kimsenin okumak istemeyeceği sıkıcı şeyler yazmak da hoşuma gitmiyor ama ne yapalım, sıkıcı biri oldum çıktım ve son günlerde hayatım da böyle işte.
Bari tüp bebek nasıl yapılır onu anlatayım, belki merak edenler faydalanır.
(Bunları doktor değil hasta olarak anlatacağım).
Taa başına dönelim. İlkin, neden çocuğumuz olmadığı araştırıldı. İlaçlı rahim filmi, hormon tahlilleri, eşimin sperm analizi, muayenei ultrasonlar.. Defalarca süren ultrasonla yumurta takibi ve aşılama deneyimleri bizde başarılı olmadı. Nihayet tüp bebek gerektiği gerçeğine alışmaya başladık. Ee, yaş kemale erdi, aşılama da tutmuyor, ne yapalım giriştik işe.

İşin gerçeği, bu uzun ve yorucu bir tedavi ve yükün büyük kısmını kadın taşıyor. İlk siklusta yaklaşık 75 iğne yedim :(
Önce, adetin ikinci günü kist vs olmasın diye bir kontrol ultrasonu. Bu arada, tüm bu bahsedeceğim şeyler eşlerin kadın tarafıyla alakalı. Erkeğe sıra gelince belirteceğim.
Kist falan olmadığı tespit edilirse günde bir kez yapılan ve 45 gün kadar süren bir iğneye başlanıyor. İnsülin iğnesi gibi bir kalemle ve kendi kendine yapıyorsun. Başlarda kolay geliyor ama gitgide insanın kendine iğne batırması güçleşiyor (çok şükür ki diyabetik değilim). Arada bir kez adet görüyorsun, iğnelere devam. Sonra yumurtalar gitgide büyüyor, iğneler sabah ve akşam olmak üzere 2'ye çıkıyor. Yumurtalıklar olması gerekenin yaklaşık 10 katı olunca, ağrılar da başlıyor. Aynı adet sancısı gibi.. Aslında yaklaşık 15 - 20 minik kistin var olmasına bağlı bir ağrı bu....
Yumurta toplama işleminden devam ederim sonra.

10 Nisan 2006

Sersemlik hissi ve progesteron

Progesteron etkisi olayını biraz abarttım zira normalin üç katı dozda ilaç olarak alıyorum bu hormonu. Eskiden hormonlarımı daha çok severdim ama tanıdıkça ve kötü yanlarını yaşadıkça pek emin olamıyorum.
Mesela progesteron gebeliği koruyan devamını sağlayan hormon. Aşırı yükseldiğinde premenstrüel sendromun da ta kendisiymiş! Gerginlik, sinirlilik, huzursuzluk, hatta öfke. Bir sersemlik hissi, baş dönmesi, dozu arttıkça ayakta duramıyorsun adeta.
Ama tüp tutsun, bebekler(den bazıları en azından) dursun diye de progesteronumla iyi geçinmek zorundayım.
Bu arada sevgilim de bugün ameliyat olacak ama ben yanında gidemiyorum çünkü iki seksen yatma günleriminin sonuncusunun içindeyim hala.
Yat bakalım. Yata yata büyüyeceğiz nitekim.

5 Nisan 2006

Bizim transfer sezonu bu cumartesi sabahı inşallah. Buzluktaki bebek namzetlerini alip icime besleyip büyüteceğim. Umarım tutunur kayıp gitmezler yine, geçen sefer İsmet ve Kısmet fazla oturmayıp erkenden gitmişlerdi :(
Ne kadar garip geliyor kulağa. Ne enteresen şeyler bunlar. Başıma geleceği hiç aklıma gelmezdi. Ne demişler, aklıma gelmeyen başıma geldi.
Kocama da kırıldım. İspanya İtalya derken, neredeyse yazı evde geçirelim diyecek. Şuraya gidelim buraya gidelim dediğimde "bilmediği yerlere gitmek istemiyormuş". Bugünlerde acayip stresli, pazartesi ameliyat olacak ondan mı, cumartesinin stresi mi, annesi babası geliyor, haftaya Taschi'ler (Anna'nın annesi) geliyor, tüm bunların birleşik stresi mi? Hepsi üst üste geldi. Umarım hepsi iyi geçer.

1 Nisan 2006

Hastanedeyim

Buradaki bilgisayardan yazıyorum. Kendi bilgisayarımı açıcam birazdan ama nete bağlanamam. Bütün ayarlar karışıyor hastanenin bağlantısını kullanınca.
Aslında nöbet çok iyi geçiyor, şükür. Yine de eve gidince çok yorgun hissediyor insan, bir sersemlik, uykululuk oluyor üstünde. Sanırım psikolojik yanı ağır basıyor yorgunluğun. Ama gene de gündüz çalışıp gece hiç hasta gelmememesi en iyisi. Çünkü bütün gün oturunca genelde gece sabaha kadar çalışıyoruz. Murphy yasaları sonuna kadar geçerli yani.
Bugğn sadece iki ameliyat dışında hemen hemen hiçbirşey yapmadım.
Aslında biraz sevgilime çattım, ne bileyim işte, nöbette olmanın psikolojisi herhalde..
Aslında hayatta en çok evimde onun yanında uyuduğum anları seviyorum.