Buyrun, ben

Buyrun, ben

24 Eylül 2009

Anaokulunun kapısında yere yatan benim çocuğum mu

Aman Allah'ım, bu anaokulunun kapısında yere yatan (gerçek anlamda, paspasa yatıyor) ve girmeyeceğim içeri diye ağlayan benim kızım mı? Hani minicikken okula başladığı günden beri güle oynaya giden, öğretmenlerinin bile nasıl bu kadar uyumlu diye şaşırdığı ve yaklaşık altı ay boyunca bir kez bile gitmem diye ağlamayan benim kızım mı?
Evet evet işte o
Yine yere yatıcak diye beni strese sokuyor, ne yapıcam ben şimdi? NOT: Ben yapım gereği çocuğumun şartları kontrolü altına almasına, olayların akışını -özellikle ağlayarak- yönlendirmesine ve accidental parenting'e (bkz Tracy) müsaade edemiyorum, böyle şeyler olduğunda basıyorlar beni, cinnet geçiriyorum. Bu nedenle, bu durum birkaç kez üstüste tekrarlanınca, Tracy'nin ruhunu çağırmak ve çözüm bulmak şart oldu. Hemen anaokulumuzun sahibesi ve Damla'nın ingilizce öğretmeni Deniz hanımla oturup konuştuk ve bir yol planı çizdik.

Tracy'nin ABC'si tüm dertlere deva. Bakın adım adım anlatıyorum..

A. Antecedent. Bu olaya ne sebep oldu?Önce Deniz hanım birkaç gün Damla'yı okulda yakın takibe aldı ve izledi. Geliş gidiş saatlerinde orada bulundu ve Damla'nın ağlama paternini gözledi. Derslerdeki durumuna ve arkadaşları ile ilişkilerine dikkat etti (Acaba okuldaki birşeyden, birinden mi korktu ya da sıkıldı? Öğretmenleriye ya da arkadaşlarıyla ya da başka bir çalışanla kötü birşey mi oldu?)
Ben evdeki durumları inceledim, düşündüm (Tuna'nın varlığıyla bu olayın ilgisi ne kadar? Biz başka bir hata mı yaptık? Okuldan soğuduğu için mi gitmek istemiyor? Evde kalmak istemesinin başka bir nedeni olabilir mi? Okula gitmek istiyor ama bir sebepten dikkat çekmek istediği için mi böyle yapıyor? Aslında bu ağlamalar yansıma mı?
Ağlayarak istediğini elde edemeyeceğini bildiği halde neden böyle yapıyor?)

Damla'nın sınıf öğretmeniyle de konuştuk. Sonunda tüm bilgileri mini bir toplantıyla (anne, anneanne, öğretmen) ortaya döktük.
B: Behaviour: Sorun teşkil eden temel davranış "okula gitmeyeceğim" diye ağlama ve yere yatma.. Ama okuldaki varlığı ve davranışları sorunsuz. Derslere katılımı çok iyi. Arkadaşlarıyla arası iyi.. Olumsuz birşey yok.
Sadece ben onu götürdüğümde çok ağlıyor, babası götürünce (ki rutinde araba onda olduğu için sıklıkla o götürüyor) biraz mızıldanıyor ama çok ağlamıyor.. Bebekler rutini sever, değişikliğe tepki veriyor olabilir.

Tuna ile çok fazla ilgili görünmüyor, o okula giderken genelde uyuyor oluyor.. Kıskanıyor ama yapısı gereği çok da belli etmiyor, bilinçaltında bu da neden olabilir ama o kadar derin görünmüyor olayın nedeni.
Deniz hanımın bana çekinerek söylediği ama benim de farkettiğim gerçek neden: Benim, kardeşi olunca kırılmasın, üzülmesin, çok da etkilenmesin, ah canım kızım şeklinde Damla'yı fazla ŞIMARTTIĞIM.. Çok yumuşak davrandığım (çocuklar bunu farketmekte ve kullanmakta bir numara) ve Damla'nın otorite ve disiplin boşluğunu hemen farkedip şansını denediği (anneye kapris yapmak, anneye şımarmak, bunlar genel sorunlar sanırım özellikle çalışan annelerde)

C: Conclusion: Önce bizden mümkünse her zaman okula aynı kişinin bırakması istendi. Bu mümkün değildi. O zaman benim şöyle bir kendime bakmam, kızım okula girmeyeceğim diye ağladığında onu kucağıma alıp konuşmaya çalışıp, ikna etmeyi denemem yerine, okula kesin olarak öyle veya böyle gidileceğini belirtmem ve Damla ağladığında hemen ağlamaklı olmak yerine kararlı olup onu öğretmenlerine teslim edip gerekirse ağlayarak bırakıp eve dönmem istendi.
Sonuç.
Hala bazen ağlıyor. Hatta evden çıkmadan başladığı oluyor ben bugün gitmiycem diye. Babası bırakınca da kapıya yatabiliyor girmiycem diye. Kelimeleri uzata uzata şımarık şımarık ağlıyor, en gıcık olduğum da şu: Birden elimden kayıp bacaklarını iki yana açıp kollarını havaya kaldırıp cırrt diye kayıp yere atıyor kendini. Bunda çok başarılı. Sokakta da yaptığı oluyor.
Ama tersine, bazen de okuldan eve gitmiycem diye ağlıyor. Öğretmenleri onu sınıftan çıkarıp getiremiyorlar bana.
Bununla beraber okulda mutlu görünüyor, keyfi yerinde. Biz de okulumuzdan memnunuz, çocuklarımızı kendi çocukları gibi benimsiyorlar.. Hatta ev ödevi bile veriyorlar okuldan :) (yünden bez bebek tarifi vermişler, bunu Damla'yla yapın diye :))
En azından artık biliyorum ki, Damla mutsuz olduğu için ağlamıyor. Büyüyor ve şansını deniyor. Biz de büyüyoruz, biz de deniyoruz.. Deneme yanılmayla, bebeklerimizle beraber olgunlaşıyor, kendimizce doğru yolu bulmaya çalışıyoruz. Ben de o ağlayınca hırpalanmıyorum, ah zavallı yavrum istemiyor onu zorla mı gönderiyorum diye vicdan yapmıyorum. Şimdilik, haftada üç yarım günden dört yarım güne geçmeyi ekim başı ya da ortasına erteledik. Ben işe başlayınca Aralık'ta 5 güne geçecek..

Yanlış yok bu yolda.. Herkesin kendi doğrusu var.
Bu da bizim doğrumuz.

RESİM: Netten Caillou'yu izleyen Damla.. (Beş dakika sonrası Chucky olabilir, dikkatli olun)


RESİM: Boyuna bakmadan bu olaylara neden olan (en azından önemli bir katkısı olan) küçük adam.

9 yorum:

Gökşen dedi ki...

Ben de çok benzer davranış biçimleri karşısında aynı kaygılar içerisindeyim bugünlerde... Bir de üzerine yuvaya başlatsak mı diye düşünürken bu davranış biçimlerinin katmerleneceğini düşünerek biraz daha askıya aldık yuva fikrini... Ben de tam yuvanın Damla'daki olumlu katkılarını kendimize örnek alıyordum... Umarım çarçabuk normale döner herşey... sabırlar... hepimize :)

annesiningülü dedi ki...

sabır sabır hepimize versin allah bol bol. chucky'den bizdede var. bir bakarsın masum bir bakarsın chucky gibi dolaşıyor ortada.
bizimkininde her sabah olmasada kreşe gitmemek için denemeleri oluyor. başka çaresi olmadığı anlattık artık anneanede işte dedik (öyle olmasada) mecbur olduğunu anladı,seviyor. ama anneyi üzmeyide biliyorlar cimcimeler

meltem dedi ki...

iyi ki varsın iyi ki yazıyosun bunları
ben de korkuyorum başıma gelebileceklerden ama hem yalnız değilim diye hem de çözümler sunan,tecrübelerini paylaşan blog dostlarım var diye:)

inceterazi dedi ki...

merhabalar benimde uc yasinda kizim var endonezya da play gruop diyorlar oyun gurbu gunduzleri gidip oynuyor oglen eve geliyorlar. bend e kizimi bu okullara gondermeyi dusunuyordum. cunku benimde sizin gibi ustuste bebeklerim oldu. kizinizin yasadigi sendromlari aynen yasadi buyuk kizim. kardes dogduktan sonra. ama simdi cok sukur atlattik kardesimizi benimsedik bagrimiza bastik. ama arada bir krizleri gelmiyor degil. degisiklik olsun oynasin becerileri gelissin istiyorum o sebeple gondermek istiyorum. ama insallah bende boylesi bir durumla karsilasmam. sevgiler yasemin

inceterazi dedi ki...

ayrica bloger hakkinda bir sorum olacak. bu lilypie nin link lerini nasil koydunuz blogunuza ben koyamiyorum bir turlu nerden girdiniz, sablondan koyuyorum olmuyor bir turlu. bende sizin ki gibi iki kiziminda yaslarini koymak istiyorum. bide bu ziyaretci sayacini koymak istedim onuda koyamadim beni bilgilendiriseniz bu konularda cok sevinirim. sevgiler yasemin

hayal dedi ki...

Gökşen, yuvanın faydaları o kadar çok ki, bence hiç tereddüt etmeyin. Bu ağlamalar zaten 2 yaş geldiğinden beri devam ediyor. Ona bahane gerek :)
Bahar, Sabır sabır ya sabır şarkısı benim şarkım oldu artık
Meltem, teşekkürler :) Korkma korktukça sora sana gelecek hehe iğrenç espriydi biliyorum
Yasemin, merhaba hoşgeldin oralardan.. :) Bu benim sayfadaki şeylerin üzerine tıkla, onların sayfaları açılıyor. Lilypye'da adım adım kendi banner'ını oluştur, sonra sana verdiği kodu CTRL+C kopyala. Sonra kendi bloğunda ayarlar: yerleşim: Banner ekle bölümünü aç, oraya CTRL+V ile yapıştır. StatCOunter için de aynısı geçerli. Yapamazsan bana sorularını mail atabilirsin zkubat@yahoo.com

annecik dedi ki...

küçük adam büyümüş maş. yuva olayına gelince yarım aklı evde yarım aklı okulda olur o kadar sen istikrarlı oldukdan sonra oda ağlama rutinini zamanla bırakır

çocukları kocaman öptüm güzel kızımızada bu eğitim öğretim yılında başarılar dilerim

ela selin dedi ki...

Sinirlarini deniyor Damla hanim. Eh altüst oldu dünyasi minik bey gelince olacak o kadar annesi.
Yalniz analiz olayina bayildim. Sen de bu analiz yetenegi varken üstesinden gelemeyecegin iki yas kriz vakasi düsünemiyorum.
Kolay gelsin.
(Tuna gitgide daha yakisikli oluyor bu arada:))

hayal dedi ki...

Annecik, teşekkür ederiz.. Eğitim öğretim yılı lafı ne kadar uzak geliyordu kulağıma artık biz de içindeyiz di mi :)
Özlem, evet deniyor.. dediğim gibi deneme yanılma :)