Gelemesem de göremesem de.. buralarda bir yerde bir ben olacaktı görürseniz haber verir misiniz :) Kıvamında yaşıyorum günlerdir.. Kütüphaneye tam mesai gidip, aralarda çocuklarımı sevip, kilo verip, ders çalışıp, hafta sonları music together, işte ortaya karışık birşeyler.
Sanırım da öyle devam eder gider sınava kadar.
Bir yazasım bir dertleşesim var da esasında, vaktim yok :( Hakkaten yok.. Sen benim hiç bunu söylediğimi duydun mu sevgili okuyucu :) Şu ara gerçekten yok..
Ama gene de bişeyler yazayım yoksa şişip şişip boooom diye patlıycam.
Bugün çook ama çok heyecanlı bi gündü, bütün günümü Çapa'da geçirdim.. Çok sevdiğim ablam, uzmanım, tez danışmanım, dert ortağım, yol gösterenim, bok çukuru hastaneme (kusura bakmayın ağzımdan kaçtı) tahammül etmeme yardım edenim, Damla olmadan önce 4 kez aşılamamı deneyenim ve tüm o süreçte destek olanım, Oğlak kardeşliği ortağım, Oluş Ablam doçent oldu.
Çok ama çok heyecanladım.
Bir başkasının sevinci ile / için sevinmek ne güzel duyguymuş sevgili okuyucu, sen hatırlıyor musun? Ben de senin gibi unutmuşum. Bir başkası sınavda ne yapıyordur acaba diye heyecanlanalı, stresleneli ne kadar oldu (kardeş / koca / çocuk demiyorum tabii ki)... Kapıda beklerken sigara yakasınız geleli... Sınavdan çıkıp emeklerinin karşılığını alınca gözleriniz dolalı..
Yaa.. çok olmuş di mi..
Yaşlandıkça kaybediyoruz di mi sevgili okur..
Ama var ya... ne güzeldi... doçent oldu yaa... yılların emeği (altı yılına şahitim en az).. Bütün makalelerimi birlikte yazdığım.. Bütün posterlerimi birlikte hazırladığım.. Bütün kongrelerime birlikte hazırlanıp gittiğim, sunumlarımı(zı) yaptığım ablam doçent oldu.
Vallahi de çok güzeldi billahi de çok güzeldi. İyi ki de gitmişim. Orda olmuşum o anda.
Ama var ya sevgili okuyucu.. (benden beklenen cümle geliyor, ki beni tanıyanlar zaten okumadan biliyor ne yazacağımı)... ben de galiba doçent olucam. Evet galiba. Ben bunun için yaratılmışım.. okumak için.. Bi tuhafım. Okumayı seviyorum. Kütüphanede endorfinim artıyor, mutlu oluyorum. Çalıştıkça tazeleniyorum. Geçen biri, daha ne kadar çalışacaksın artık iş hayatına atılsan :) dedi.. Dedim ki.. Benim en iyi bildiğim şey ders çalışmak. Başka bişey bilmem ki... En iyi bildiğim şeyi yapmaktan niye vazgeçeyim....
Geldim neyse bugün ordan, yolda da karar verdim, dedim ki sevgiliye.. Bak ben yıllardır kendimi kandırıyorum dedim. Çocukla kariyer olmaz, ben anneyim gider bi devlet hastanesinde devam ederin derken içim yalan söylüyomuş dedim. Ben makalem yayınlanınca heyecandan uyuyamıyorum, ben bir klinik çalışmayı tasarlarken kafamda yaşıyorum onu, bitince sevinçten gözlerim doluyor.. ben bunu seviyorum dedim. Sen "hiçbir yaptığın işten tatmin olmadın sen, on yıldır hep başka bişey aradın" derken, ben işte bunu arıyomuşum dedim. Ben anca bunu yaparken mutlu oluyorum dedim.
Bana destek olur musun dedim. Denememe izin verir misin dedim. Bakalım dedi. Hele bi mecburi hizmet bitsin dedi... Bakarız dedi.
Bu bile yetti sevgili okuyucu.
Yapabilirim biliyorum dedim ben de.
Bak hocam (gerçek hocama diyorum) bundan sonraki sözlerim sana. Okuyamayacak olsan da, bu sözlerim evrende asılı kalacak ve gelip seni bulacak birgün eminim. Bana ikide bir ben senin yaşındayken doçent olmuştum deme (bkz: 34).. Senin çocuklarını da karın doğurdu ama di mi.
Bak buraya yazıyorum. Beş sene. Allah ömür versin, beş sene sonra hadi altı sene sonra gelip doçentlik belgesini hediye edicem sana (fotokopisini de olabilir). Allah sağlık versin, önce Almanca öğrenicem, 6 ay Almanya'ya gidicem, eğitim alıcam, eğitim hastanesine geçicem, bisürü yayın yapıcam ders de çalışıcam, çocuklarıma da iyi anne olucam. Bu arada da bisürü para kazanıp bahçeli ev alıcam.
Secret'sa secret. Evrensel çekim yasasıysa yasası. Dua asıl.
Aha da yazdım buraya.