Memnun oldum. Ben deli.
Önce ben yokken gelen yorumlara yanıt vermek istememden, post yazamama sancısını çekmekten, sonunda vazgeçtim yanıt yazmaktan. Beni okuyan anlar...
Neyse, işte ben oyum. Deli.
Aslında, bir haftadır bloğumdan ayrı kalmanın sancısıyla başlıklar cümleler kafamda uçuşup duruyordu. Ama baktım olmayacak. Vaktim de yok. Bari, şöyle kısa kısa cümlelerle özetleyeyim (parantez içleri iç ses):
Yolculuğumuz bulutların üstünde başladı (o siste ve gecenin karanlığında arkada iki bebek, yanında horul horul ve de fosur fosur uyuyan benle araba kullanan kocama tebrik ve teşekkürler)..
Aksaray'da, ilk hekimlik yaptığım, yalnız günlerin sancısını çektiğim, büyüdüğüm, olduğum şehirde, bir gece konakladık.. Eski dostlarla lafladık, bebekleri uyutup kocaları maça yollayıp (o yorgunluk ve uykusuzluğuma rağmen) geceledik, konuştuk, gülüştük, dertleştik (vay be, 10 yıl mı olmuş, 10 yıl İfom, dile kolay, az mı gözyaşı döktük beraber, az mı güldük, şimdi kucaklarımızda bebeler, Nesli, Rengin, ne çabuk geçiyor yıllar, büyüdük mü biz şimdi yaşlandık mı kızlar?) Evimize vardık... Gülen güneşli, portakal çiçeği kokulu evimize.. Sevgi çemberi, kucak böcekleri zevkten dört köşe, baba evi gibisi var mı?
Dolandık meyve bahçelerinde, su kıyılarında, mahallemizde kasabamızda.. Erzin yetmedi, Osmaniye'ye, İskenderun'a da uzandık.. Sevdiklerimizi özlediklerimizi gördük....
Yetmedi, Adana'ya Bernama ateş parçası Tunç'a da gittik bir öğleden sonra.. (Bernam, sizinle hiç fotoğraf çekmemiş olup, şu Hasan Usta'nın kebabı için fotoğraf makinesini almaya 13 kat inişim sana bir mesaj vermesin.. Kebabı senden çok özlediğimi sanma :)))
Masaya sığmayan salata çeşitleri ve çiğ köfte de size selam söyledi...
Bernam, doyamadık size kısa sürede, bize bekleriz, daha bitmedi laflar, söylenemedi şarkılar (bebek gürültüsünden açamadım bile konuyu hehe :)))
Bu arada Iraz'la tanıştık dolaylı yoldan, telefonda, vakit yetseydi de görüşseydik...
Sonra babama gittik, orada öylece yatıyor işte... Duamızı ettik, mekanı cennet olsun, yattığı yer ışık dolsun inşallah...
Babamın büyüdüğü benim de büyüdüğü topraklara gittik, orda çocuklar gibi şendik, traktöre bindik tarlaya gittik, ağaçtan portakal topladık yedik, rahmetli babacığımın "Yapılı pınarı"ndan su içtik...
Kardeşler kardeş çocukları kardeş torunları hep beraberdik.. Çocuklarım hiç olmadıkları kadar iyi vakit geçirdiler, toprak çekti onları, enerji verdi..
Hayırlar verdi babamın toprağı, bayramdır sevaptır, küsler barışsın dedeler pamuk nineler çocuklarının yanına taşınsın, kararlar verildi.. (deli Beyhan'la deli ben olmasa kaç kış daha geçerdi, yalnız sessiz evde dedem? Sen de haklısın, toprağın orası senin, evin, barkın, ama artık geceler çok soğuk dedem, yalnızlık size iyi değil artık)
Sonra toplandık, çıktık yola, Ankara'da mola, çook sevilen başka dostlarla bayramlaşmaya, Co teyzem iyi ki varsınız, yeni gelin Sema çok tatlısın, bunu okumuyorsun tahminime göre ama çok sevdik seni bilesin...
Uzun lafın kısası: Bu yazıdan alınacak mesajlar:
İki bebekle yola çıkacaklara çok kısa öneriler:
1. Çok valiz almayın, mutlaka çamaşır yıkanacak bir yerler bulursunuz, ne kadar eşya o kadar havale... Ben bu kez, tek çocukla gittiğimden daha az valizle gittim.
2. Çocukların ilaçlarını, mama malzemelerini, biberon - su meyve gibi şeyleri yanınıza koyduğunuz bir çantaya alamıyorsanız bile, bagaja hakim olun, herşeyin yerini bilin, aradığınızı kolayca bulun.
3. Yola mümkünse gece çıkın, çocukların uyku saatinde ne kadar yol alınırsa kar. Biz 2 gibi çıktık, yolu ikiye böldük, giderken bir gece konakladık, dönerken de uzun süre durakladık. Molaları yolun çoğunun bittiği azının kaldığı mesafelere göre ayarladık. Böylece uyanıklarken çok az yol gittik aslında. Hatta Tuna iki saatte bir uyuduğu için, uyanık olduğu saatlerin çoğunda molalar verdik.
Dönerken de buna uymaya çalıştık ama bayram dönüş trafiği, yağmur, kötü hava şartları son üç saat sabır denemesi şeklinde ikisi bir yandan bağırdı durdu....
4. Damla'yı oyalamak için her seyahatte olduğu gibi yeni kitaplar aldım (benimki kitaplara çok düşkün, bu yeni bir oyuncak ya da elini oyalayacak meyve çubuk kraker vs de olabilir).
5. Tuna normalde arabada uyuyamaz, yardımcı olmak için fön ve pışş pışş cd.lerimizi ve Damla'nın Bizim Ninniler'ini de aldık, gece uykuları bölününce yardımcı oldu (radyoda çekmeyen bir frekans ayarlanarak beyaz gürültü yapılabilir, bazen bağıran Tuna'yı susturmada işe yaradı)
6. Sık sık mola. Sabır. Pozitif düşünce.
7. Olmazsa olmazlar: Portatif oturak, İkea mama sandalyesi, çubuk kraker, sakız, cd.lerimiz, kitap ve oyuncaklar, emzik.
Yolculuktan korkmak değil eğlenceli hale getirmek gerek.
İyi yolculuklar.
4 yorum:
kuzucum,
şu sıralar 20 basamağı çıkarken nefes nefese kalan ben, yazını okurken de bi fena oldum. ama çok güzel günler geçirmişsiniz, iş öncesi iyi gelecektir.
öpüyorum hepinizi.
dilara
Geçen bayram da benzeri bir deliliği biz yapmıştık,valiz valiz üstüne,anne hepsinin üstüne...kapı kapı gezmece,temiz hava bol gıda ama dönünce evimin topraklarını öptüm,helal olsun
canım ya, ne iyi ettiniz de geldiniz.
ilaç gibi geldi.
ben bir çocukla bir yere gitmeye cesaret edemezken, siz "iki çocukla bal gibi de seyahate çıkılır" tezini ispatladınız.
artık kimse tutmasın, ben de gezicem :))
Dilara, ne gün doğum inşallah, hatırlatırsın di mi? Malum benim kafa kırkbeş :)
Seren, evet ben de öptüm, hem de iki günde evi toparlayamadım ve iki günde de dinlenemedim hala :)
Berna, gez anacım gez, mümkünse rotaya buraları da ekle :))
Yorum Gönder