Buyrun, ben

Buyrun, ben

30 Temmuz 2006

Hayat mı daha manyak ben mi?

Hayatın benden bekledikleri birçok zaman benim ondan beklediklerimi aşıyor..
Bu nasıl birşeydir anlamakta güçlük çekiyorum.
Bize maaş diye verdikleri para ev kiralarını tek başına karşılayamıyor
Ben ne zaman İstanbul'da daha iyi bir eğitim alırım diye buraya gelmenin hata olduğunu kabul edeceğim?
Çeyrek altın 53 lira olmuş
Nasıl yani ya...

Hava 32 derece.. Pazar günü seçenekleri arasında (olmayan) bahçeli evimin (olmayan) serin bahçesinde kahvaltı etmek, boğazda yürüyüş, ya da uzuuun uzun uyumak varken, ben en keyiflisi olan "hastanede nöbet tutmak"ı seçtim. Bu pazar bence herkes gidip nöbet tutsun. Böylece hayat bunu ceza olarak gördüğümü anlamaz ve bana bunu yapmaktan vazgeçer.

Bu TUS'ta da yeni asistanlar gelmiyor kliniğe. Bu da demektir ki seneye Haziran'a kadar işyükümüz hafiflemeyecek.. Sayımız artmayacak. Nöbetlerimiz azalmayacak.

Ben kendime acımaktan vazgeçemeyeli aylar oldu. Tamam kabul ediyorum en yakın arkadaşım progesteronun da etkisi var bunda (intihar eden kadınların çoğunluğu bunu progesteron etkisindeyken yapıyordur eminim, yani adet öncesi dönemde ya da gebeyken).

O kadar yüksek doz prog. alıyorum ki, saçlarım hızlıca uzadı beyazlar arttı, araba kullanmıyorum, başım dönüyor dünya durmadan dönüyor, uykululuk hali diz boyu, bir salaklık bir unutkanlık sormayın.

Ben hiçbirşeyden mutlu olmayan bir tip mi oldum?

Anna konuşmaya başladı, telefonda Tante komm dedi. Teyze gel de dedi. Keşke bu kadar uzakta olmasa.. en azından yılda bir iki kez görebilsem.
Bak işte bunda da mutsuz olacak birşey buldum

26 Temmuz 2006

Beta-hcg

172,3

Saatler kaldı

Yok yok
Nelere dayandık
buna da dayanırım
Allah sabır verir

25 Temmuz 2006

Olumluyu çağır olumlu gelsin

Kalbim kafeste bir kuş.. Çırpına çırpına beta hcg gününün gelmesini bekliyor.
Pozitif çıkarsa ne olacak? Neler değişecek bizim için?
Asıl negatif çıkarsa ne olacak?

24 Temmuz 2006

Haftasonu şöööyle bir uzaklara kaçtık

Yeğenim Ceren ilk doğduğunda, çok ağladığında son çare olarak arabaya bindirip dolaştırırdık.
Susardı her seferinde.
Ben de geçen haftasonu o kadar sıkıldım ve ağladım ki..
Kocişim en sonunda beni arabaya bindirdi ve dolaşmaya götürdü..
Araba bula bula Şarköy'ü buldu. Daha önce görmediğimizi bir yerdi.
Fotoğraf makinemiz İtalya kameramız ise Bodrum seyahatinden henüz dönmedikleri için
görüntüleyemedim Şarköy'ü.
Ama anılarıma yazdım...
Bekleme stresinden çooook uzakta bir köy olarak kalacak aklımda.. Sevgilimle başbaşa..
Tarlaların arasında nefis bahçeli evler..
Dönüşte mangal yakacak bir yer ararken sahil yoluna girip de (hataymış, siz siz olun sahilden gitmeyin) o virajlı dağ tepelerinden gide gide bulduğumuz ormanda yediğimiz akşam yemeği..
1930'lardan kaldığına inandığım dar geçitler minik kapılar iç içe geçen salonlarıyla MaviBalina Motel..
...
Güzel bir haftasonuydu.. Ama çok rüzgarlıydı, denize de pek giremedik.
Dinlendik, geldik.

21 Temmuz 2006

Beşiktaş'ta yaşamayı seviyorum

Karma felsefesini tam bilmiyorum. Ama her kötülüğün bir iyilikle dengelenmesi demek olduğunu anladım Earl'ü izlerken (tersi de geçerli mi, çünkü hayatta her iyi şey peşinden kötü bir şeyler getiriyor sanki....)



Dün aycaada ile Beşiktaş'ın arka sokaklarından yürüyerek eve gelirken, Besiktas'ta yasiyor olmayi ne kadar sevdiğimi anlattım ona kafası şişene dek. Sahilde minderlerde oturup denizi izledik uzun uzun


Eve ara sokaklardan yürüdük, Kaktüs kitabevi'nden ikinci el bir aşk romanı aldım, bir satıcının sattığı giysilerin gerçekten Zara olduğunu düşünmemizi sağlamasına izin verdik, ilkokulun bahçesnden geçtik, Beşiktaş'ta aslında ne çok gizli park olduğunu konuştuk.

Sonra, "bu sokaklar bana nereyi hatırlatıyor biliyor musun" dedim. "Küçüklüğünün Sarıyer'ini mi?" dedi. Şaşırmakla kalmadım, bir an durdum. Bunu nasıl yapabildiğini anlayamadım. Aklımdaki kalıbı nasıl okuyabilirdi ki? Bir an için, acaba ben bu fikrimi yazdım da ordan mı biliyor bile dedm kendime. Sonra kardeş olmakla ilgili birşey olabileceğini düşündüm. (Ha, bu arada ona da aynı şeyi hatırlatıyor olamaz çünkü o zamanlar o yoktu :))

Beşiktaş'ta yaşamayı ne kadar sevdiğimi yine söyledim ben. İlk kez bir semte bu kadar bağlandığımı...

Sonra Earl'ü düşündüm. Haklı sanırım.
Çünkü Beşiktaş'tan taşınmamız gerekiyor.

19 Temmuz 2006

Yataktan çıkmaması gerektiğinde insanın canı neler yapmak ister

1. Yürüyüş yapmak
2. Bulaşık makinesini boşaltıp yeniden doldurmak
3. Birikmiş çamaşırları yıkamak
4. Yüzmeye gitmek
5. Bi dolaşıp gelmek
6. Annesinin yanına gitmek
7. Israrla evi toparlamak
8. Günde birkaç kez duş almak
9. Yemek yapmak
10. İkide birde kalkıp su içmek ya da birşeyler yemek

18 Temmuz 2006

Ağır işler

- Aşkım sabahtan beri yatmaktan sıkılmadın mı sen?
- Sıkıldım
- O zaman ütü yap bari
- Ağır iş yasak bana
- Gömlekler ağır değil ki
- Ütü ağır ama

17 Temmuz 2006

İnşallah

Üç taneler
Üçübiryerdeler
"Kutsal mabed"de yerlerini aldılar birkaç saat önce
Bu kez İsmet- Kısmet -Nasip ve Songül gibi çabuk pes etmeyecekler
Kalacaklar
İnanıyorum
Diliyorum
Dua ediyorum.

Yaşadıklarımdan öğrendiğim

Ben şunu öğrendim
Allah herkese taşıyabileceği kadar yük yüklüyor

14 Temmuz 2006

Artik en sevdiğim tatlıyı açıklıyorum: Raffaello

Evet ne var yani bunda?
Sizin zaafınız olan tatlı hiç olmadı mı?
Yani şimdi şu resimde:

gördüğünüz kutunun aynısı şu anda önümde duruyor.

Bir oturuşta bunun bir kutusunu yiyebilmişliğim vardır.
Bana yurtdışı seyahatleri dönüşü, yaşgünü, evlenme yıldönümü hediyesi aramayın
Bir kutu Raffaello, tamam
Sevincim bir hafta sürer
Türkiye'de var mı bilmem
arkadaşlarım sağolsun, herkes Raffi ile olan aşkımı bildiğinden evden hiç eksik olmaz

içinde hindistancevizi sütü, ortasında badem, onu sarmalayan gofretimsi bişi
Ahanda şimdi de yedim


Bence bu kadar iyisi ancak antepfıstıklı baklava olabilir

EEE bu kadarcik mi :(

Sütlü nuriye
Lokma
Dondurma
Nutella
Tarçınlı cevizli çikolata soslu Berfin keki
Laz böreği
Kalbura bastı
Hanımgöbeği
Bülbül yuvası
Oklavadan sıyırma
Tremisu
Kaymaklı ekmek kadayıfı


Başka başka??

13 Temmuz 2006

Biraz da tatlı konuşalım :)

Çikolatalı pasta
Revani
Keşkül
Acıbadem kurabiyesi
Şekerpare
Tavuk göğsü
Fırında sütlaç
Muhallebi
Çikolatalı pasta
Şöbiyet
Fıstıklı baklava
Fıstık ezmesi
Güllaç
Kadayıf
Kestane şekeri
Turta
Profiterol
Kazan dibi
Krem karamel
Aşure
Su muhallebisi
Keşkül
Tulumba
Vezirparmağı
Kemalpaşa
Puding
Kabak Tatlısı


Başka başka???

Olan bana oldu ama ona da kapak oldu

Anestezi uzmanı damar yolu açmaya geldiğinde dedim ki, sağ kolumdaki damar tıkalı sanırım, geçen hafta oradan damar yolu açıldı, elime bir pıhtı geliyor.. Beni azarladı ve tıkalı dediğim damara taktı intraketi.

Sonra ameliyathanede veriyor ilacı, bende tık yok. Ama nasıl nasıl canım yandı, ağlamaya başladım. E o kadar anestezik madde damar dışına giderse yakar tabii. Kadın zaten sinirli bir tip, ben ağladıkça iyice sinirlenip basıyor ilacı, bende hala tık yok. Canın mı yanıyor hala diyor, hayır sinirim bozuldu diyorum. Orta büyüklükte bir danayı bayıltacak kadar ilaç yapıyor, soruyor baş dönmesi, uyuşma hissi oldu mu diye, ben hayır dedikçe sinirleniyor, ben de daha çok ağlamaya başıyorum.

Sonra ameliyathanede herkes beklerken, gergin bir ortamda yeniden damar yolu açmak zorunda kalıyor. E ben demiştim ona en başta.

Sonuçta çok çok canım sıkıldı, ağlayarak uyudum (hiç hoş bir duygu değil), canım da yandı çok ama oh olsun ona da kapak oldu.

Şimdi ben bunu nerelere şikayet etsem, yüzü gözümün önünden gitmiyor, neticede özel hastane orası (hem de oldukça fiyatlı bir yer), ben paramla sağlık hizmeti satın almışım, nasıl canımı yakar, o da değil de asabımı bozmaya hakkı var mı?

Hadi ben bunu şikayet ettim diyelim, o mendeburluğu asık suratı düzelecek mi?

12 Temmuz 2006

Yeni transfer sezonu

Bugün OPU var, hücreciklerimizi alıp bir tüpün içine koyacaklar, ardından transfer sezonunun açılmasını bekleyeceğiz. Bakalım bu kez neler olacak?
Artık bu olaydan başka birşey düşünemez başka birşey yaşayamaz oldum.
Bu kadar takık bir insan olduğumu ben bile bilmezdim.
Ayrıca öte yandan babam da pek iyi değil şu ara.
Ne zaman iyi birşeyler olma ihtimali olsa kötü birşeyler de oluyor
Neden böyle oluyor?

10 Temmuz 2006

Bazen bu olan bitenler çok komiğime gidiyor

Şööyle bie tepeden bakabildiğimde, yükselip yukarıdan (hani Çizgi Ötesi diye bir film vardı, Julia Roberts'ın ilk filmlerinden , orada öyle bir sahne vardı)..
Bu yaşananlar, olan bitenler çok komiğime gidiyor. Şöyle kahkahalarla hahahaha diye gülesim geliyor.
Ama
yere inip de içine girdiğimde olayların
genelde ağlamak zorunda kalıyorum.

9 Temmuz 2006

Yatak kapasitemiz kendini aştı

Berlin'de yaşayan kuzenler ve arkadaşları bizde şu anda.. İki kişilik açılır kanepesi ve bir açılmaz kanepesi dışında misafir yatağı olmayan ben, gönüller bir olunca yatak kapasitesinin hiç önemli olmadığını, üç kişilik yatakla on (10) kişi misafir edilebileceğini, hiç de sorun olmayacağını ve çok iyi vakit geçirilebileceğini ispatlamış bulunuyorum.
Ama mesela evdeki tüm sandalyeleri birleştirdiğimizde dahi yemek masasına sığamadıık! Biz de yakışıklı gençleri masadan sehpaya atarak çözdük bu sorunu..

Şimdi boğaza kahvaltıya gideceğiz.. Annemlere arabayı almaya gidiyoruz. Umarım iyi ağırlayabilirim misafirlerimi.

Laf aramızda iyi br ev hanımı sayılmam da :)

6 Temmuz 2006

Yeni bir deneme yeni bir umut

Bu blogun ilk postlarını okumuş olanlar varsa bilirler, başlangıçta tüp bebek maceralarımı anlatmak için başlamıştım blog yazmaya. E uzun bir süre ara verince de tedaviye, bu konuya değinememiştim.

Temmuz ayında yeni denemenin zamanı geldi artık.
Ben de kendimi buna hazırlamaya başlarken olumsuzluklar yakamı bırakmıyor (bulvar gazetesi 2. sayfa başlığı gibi oldu bu cümle)
Dün sabaha karşı bir bulantı bir kusma ile uyandım, akşama kadar da devam etti. Serumlar iğneler nöbetçiydim tutamadım hatta izin alıp anne şefkatine koştum.
Anne şefkati ile hızlıca düzelmiş olmam, bu rahatsızlığın psikolojik olabileceğini düşündürdüyse de bana, gittiğim dahiliyeci bu şiddette psikolojik olamayacağını, muhtemelen besin zehirlenmesi olduğumu söyledi.

Bunun yanında sabah iyileşmiş olarak uyanmam güzel.

Aslında hayat güzel.
Üzücü perdeleri, cansıkıcı olayları aralayıp bakabilene.

3 Temmuz 2006

Dilek çesmesi değiliz ki altı üstü doktoruz

Bazen karşılanamayan talepleri olur insanların, oluru yoktur ama insanoğlu işte anlamaz, anlasa da dinlemez

Sen sabaha kadar çalışmışsın, yorgunmuşsun, devletin maddi manevi karşılık almaksızın çalışan br memuruymuşsun, olsun..

Onun isteği: Doğuma 1 hf kalmış karısını alıp İsviçre'ye gitmek
Oluru: Mümkün değil, uçağa binemez. (Nitekim akabinde kadının doğum sancıları başladı)

Onun isteği: Biran evvel doğurtulup, karısını ve bebeği alıp 2 saat sonraki uçakla İsviçre'ye gitmek
Oluru: Doğuma 8-10 saat var, bir günde yatması gerek, ertesi gün ne zıkkıma giderse gitsin

Onun isteği: Hemen doğurtula. Anne de yatırılmaya, 2 saat sonraki uçağa yetiştirile, doğuma daha varsa sezeryan yapıla (sanki fırından yeni çıkmış ekmek kesiyoruz.. Sez. sonrası 3 gün hastanede yatması gerekecek ama anlamıyor)

Olayın seyri: Sabah 5 buçukta, ne biçim insanlarsınız, hastamı muayene edip edip geri gönderiyorsunuz bağırışlarıyla yerimden sıçrıyorum (ne yapsaydık, gebe turşusu mu kursaydık, doğum daha başlamamış dediğimiz halde sen yarım saatte bir getirip alın bunu doğurtun dersen muayene edip göndermekten başka ne yapalım, cımbızla mı çekelim) (ayrıca nasıl bir uçak biletiymiş bu senin karından ve bebeğinden daha önemli, nasıl bir nedenmiş İsviçre'ye gidesi...)
Bakın ben artık ufak şeyleri dert etmiyorum, bunlar hayatın tadı tuzu falan ama, kelimelerin arasından gelen çatal bıçak seslerinden de anlaşıldığı gibi bu adama en sonunda çok sinirlendim ve doğumhaneden kovdum (doğumhanenin taa içine kadar girmişti kavga etmeye, hani başka kadınların da olduğu en mahrem odamıza)
Ama kovma nedenim bunların hiçbiri değildi, sabredebilir ve laf anlatmaya çalışabilirdim..
Dert etmeyebilirdim.

Ama şöyle dedi (ev kirası kadar maaş alan ve bunun yarısına yakınını vergi olarak geri devlete ödeyen, haftada 80 + 80 saat (nöbet izni olmadan) mesai yapan, haftada 2 gün 36 saat kesintisiz çalışan bize):
Siz benim sırtımdan, ödediğim vergilerle maaş alıyorsunuz burada.. dedi.
Evet bunu dedi.
Ben de git bunu başhekime de aynen böyle söyle, benim sırtımdan maaş aldıkları halde karımı doğurtmuyorlar de dedim.
Kovdum

Pişman değilim.