Buyrun, ben

Buyrun, ben

23 Ocak 2013

Aslında herşey bir algı ilüzyonu

Birşeyler oluyor, bitiyor. Zaman geçiyor. İnsanlar geliyor, gidiyor.
Biz sürekli düşünüyoruz. Hissediyoruz. Birşeyler yapıyoruz, sonra yaptıklarımızı düşünüyoruz.
Birşeyler oluyor, sonra olanları düşünüyoruz.
Neyin nasıl olduğu değil önemli olan, neyi nasıl algıladığımız.
Aynı şeye bugün böyle, yarın şöyle tepki verebiliyoruz. Aynı kişiyi bugün böyle, yarın şöyle sevebiliyoruz.
Bugün aynı şeye sevinip yarın üzülebiliyoruz.
Herşeyi hergün, bir öncekinden farklı algılıyoruz.

Seçimlerimizin peşinden, bir labirentin içindeymiş gibi dolanıyoruz. Aslında çok karmaşık değil.. Anda kalmayı başarabilsek sorun olmayacakmış gibi..
Ben başaramadığımı düşünüyorum. Anda ol. Anda herşey mükemmel, demişti spiritüel yaşam koçum (Evet, var böyle birisi hayatımda. Evet, gerekli. Evet, benim bakış açımı değiştirmemi sağladı, biraz da olsa).
Anda kalmayı nasıl başaracağım peki?
Anlıyorum, biliyorum, da, o an geldiğinde kontolde tutamıyorum.
Daha stabil olsak olacak mı? (Ben olamıyorum da)
Aslında herşey bir algı ilüzyonu.
Biz nasıl algılıyorsak öyle...
Belki de olayları değiştirmeye değil, algımızı yüksek tutmaya çalışsak?

11 Ocak 2013

37 yaşım, yeni yaşamım. Tarihe not düşmek için yazıyorum.

37 yaşındayım.
Kadın Doğum Uzmanıyım.
Evli, iki çocuk annesiyim.
An itibariyle 59 buçuktan 60 kiloyum. Son on yıldakinden daha ince görünüyorum.
Saçlarımın çoğu beyaz, genelde kızıl ya da kahve rengin arkasına saklanıyorlar.
18 tane dolgulu dişim var. Onlara hayatım boyunca baktığımdan daha iyi bakıyorum (diş ipi, ara yüz fırçası, antibakteriyel solüsyon, falan.)
Bodrum’da yaşıyor, Acıbadem Hastanesi’nde çalışıyorum.
Yıllardır yazdığım bir bloğum (burası), yeni açtığım bir kişisel web sitem var (www.aybalaakil.com).
Bi sürü kitabım var, kişisel gelişim kitapları okumayı en çok seviyorum.
Kişisel gelişiyorum.
Almanca öğrenmeye bininci kez başladım. Bu kez kararlıyım.
Reiki yapıyorum, çok güvendiğim bir Reiki hocam var.
Yogaya tekrar başladım, çok sevdiğim bir yoga hocam var.
Piyano çalmayı öğrenmek istediğime karar verdim, kızımın piyano hocasıyla konuştum, baharda başlıyoruz.
Artık genelde topuklu ayakkabı giyiyorum.
Ben istemediğim sürece bana ve aileme nazar değemez, farkındayım.
Sevgilim de yanımda, birlikteyiz artık.
Kızım ilkokula başladı bu yıl, okumayı öğrendi sayılır, ama farkettim ki epeyce büyüdü son aylarda. Dün beni odasından gönderip ödevini tek başına yaptı.
Küçük oğlum yuvaya gidiyor, gittikçe daha sevimli oluyor. Ona hiç kızamıyorum, kızıma haksızlık oluyor sanırım.
Annem de Bodrum’a taşınıyor. Küçük bir kaza geçirdiği için bugünlerde yatıyor ama çok heyecanlı, o da yeni hayatına adım atıyor.
Kardeşlerimi hayatım boyunca olduğundan daha çok seviyorum. Çok özlüyorum. Bu hafta geliyorlar neyse ki…
Kardeşim gibi gördüğüm Gamzem çok uzakta, farkettim ki onu da çok özlüyorum.
Bugün itibariyle 37 yaşım bitti.
Bu yazdıklarımdan ibaretim.
Mutluyum.
Olmak istediğim yerdeyim.
Farkındayım, şükrediyorum hepsi için.
İyi ki varım, iyi ki doğdum.

3 Ocak 2013

Basit bir yaşam

Dr House, MD, "everybody lies" der iki lafın başında. Ben de yıllardır "people don't change" derdim. Huylu huyundan vazgeçmez, başka bir deyişle..
Ama şimdi, 37 yaşımın bitmesine günler kala, bana birşeyler oldu. Daha az eşyayla daha çok mutlu olunabilme ihtimalinin yarattığı şaşkınlığı anlamaya çalışıyorum bu aralar. Nasıl oluyor da oluyor bu peki? Ben yıllar boyunca almaya eğitilmiş biri iken, şimdi vermeye, verdikçe de hafiflemeye şartlandım?
Tabii ki eşyayla acayip bir bağlantımız olduğundan, atsak atamayız, satsak da satamayız ya, kıyamayız da ya..
Canımın içi annem ev tutup eşyaya ihtiyacı olunca ilacımı buldum. Verdim.. verdikçe hafifledim.. hafifledikçe verdim. Tedarikli olup, yedekli olup, fazla eşyayla ağırlaşmaktan, ağır yaşamaktan vazgeçtim.. Sandıktaki yedek havlulardan, dolaptaki yedek tabaklardan... Yedek dolaplardan... Yedek terliklerden... Yedek tencerelerden... Yedek raflardan, çerçevelerden...
Misafir terliğiyle gelsin, havlu eskidikçe alırım, tabak yetmezse (olur da 20 kişi misafir gelirse - ki bu en fazla yılda birkaç kez oluyor) yan evdeki annemden ödünç alırım demeye geçtim..
Yılda birer kez giydiğim 20 parça giysiden, yılda yirmi kez giydiğim birer parçaya geçiş...
Eşyaları, giysileri, oyuncakları, tabak çanağı sıkıldığım için değil eskidiği için değiştirmeye geçtim...
Ben mi değiştim şimdi? Yaşlandım mı, büyüdüm mü?
Bodrum hakikaten hafif bir yaşama mı zorluyor insanları? Gereksizliğin farkına mı varıyoruz?
Doğa mı bunu bana yapan? Çimenlerin üzerinde eşyanın değil toprağın enerjisini mi alıyoruz, daha sağlıklı, daha keyifli olarak?
Daha sağlıklı, daha keyifli..
Daha yüksek enerjili..
Hoşgeldin 2013. Hoşgeldin yeni yaşım.