Burası benim hayal alanım. Adım Hayal. Kendi kendime gezintiye çıkmak istediğimde buraya uğrarım. Kimseleri almam yanıma. Gülersem de kendim gülerim, ağlarsam da kendi kendime burada ağlarım.
Buyrun, ben
27 Mart 2008
17 Mart 2008
Ben her bahar....
Bu kez bir farkla...
Bu bahar hayatımda ilk kez..
Yavruma sahibim. Çok şükür.
Bu bahar ben ona aşık oluyorum..
Canım bebeğim.. seni çok seviyorum.
16 Mart 2008
2 Mart 2008
Ruhum
"Ruhun fırtınaya yakalandı çalkalanıyor".. derdi Taschi burda olsaydı.
Geçmiş de güzel sayılmazdı pek.. Ama düşününce sanki şimdiden daha mı güzeldi ne?
O zaman da tadını çıkarmadık. Şimdi de şimdinin tadını çıkarmak yerine geçmiş şimdi olsaydı ne güzel olurdu demekle meşgulüz.
Oysa geçmişte sevgilim, hayat arkadaşım, yoldaşım hayatımda değildi henüz.
Hayatımın anlamı maviş bebeğim de öyle.
Gerçi babam vardı, anneannem dedem vardı, Duffy de vardı.
Ama kadın doğumcu olmaktan çok uzaktım.
Gerçi şimdi de mutsuzum kadın doğumda olmaktan ama, bu yolda yürümekten de, yol arkadaşlarımdan da, geleceğin getirmekte olduğu belirsizlikten de mutsuzum ama..
Yine de geçmişte de kadın doğumcu olamama ihtimalimden mutsuzdum. Hiçbirşey olamamaktan korkardım. Bu nedenle mutlu olamazdım. Tadına varamazdım.
Şimdi de varamıyorum. Demek bu yollar dikenliymiş azıcık, ama ne yapalım ben seçtim bunu demek yerine, başaramadım olmadı, yanlış seçmişim demenin kolaylığına saklanıyorum.
A ile B'yi, 1 ile 2'yi anlatıp üzülmek yerine, A, B, 1, 2'yi yaşamakta olmaktan keyif almayı başaramıyorum.
Bebeğim yokkenki üzüntümü, acizliğimi, çaresizliğimi bu sayfalardan okuyup hatırlayıp şükredeceğime, bebeğimin varlığının bile sadece tek başına beni mutlu etmeye yeteceğinin farkına varamıyorum.
A ve B'yi düşünmekten uykusuz geceler geçiriyorum.
Oysa bir sene sonra onlar da hayatımda olmayacaklar. Geçip gidiyor ne de olsa zaman. Ben olacağım yine tek gerçeğim.
Kendimi benden ayıran olumlulara sevineceğime diğerlerinden ayıramayan olumsuzlara üzüle üzüle geldim 32 yaşıma..
Ee yıllar geçiyor ne de olsa.
Taschi bana "ruhum fırtınaya yakalandı çalkalanıyor" diyeli 16 yıl olmuş.. ON ALTI.
Bisürü kişi doğdu ve büyüdü o zamandan. Biz bile büyüdük.
O fırtınaları dahi gülerek anlatabiliyoruz artık.
Yeni fırtınaların da dineceğini bilmiyor muyuz ki?
Neden hala çalkalanıyoruz?
Belki de ağlayamadığımızdan.
Hayatın en gerçek acısını, ölümü yaşadıktan sonra, bunlar da fırtına değil meltem aslında.
Evet evet, nelere üzülüyorum ben demek geldi içimden.
Kalbimin üzerindeki kuş kalktı.
Güneş de açtı..
En iyisi bebeğimi de alıp Bebek'e gideyim.
Evet evet hafifledim.
Teşekkür ederim Taschi, benim uzaklardaki arkadaşım, kardeşim.
Geçmiş de güzel sayılmazdı pek.. Ama düşününce sanki şimdiden daha mı güzeldi ne?
O zaman da tadını çıkarmadık. Şimdi de şimdinin tadını çıkarmak yerine geçmiş şimdi olsaydı ne güzel olurdu demekle meşgulüz.
Oysa geçmişte sevgilim, hayat arkadaşım, yoldaşım hayatımda değildi henüz.
Hayatımın anlamı maviş bebeğim de öyle.
Gerçi babam vardı, anneannem dedem vardı, Duffy de vardı.
Ama kadın doğumcu olmaktan çok uzaktım.
Gerçi şimdi de mutsuzum kadın doğumda olmaktan ama, bu yolda yürümekten de, yol arkadaşlarımdan da, geleceğin getirmekte olduğu belirsizlikten de mutsuzum ama..
Yine de geçmişte de kadın doğumcu olamama ihtimalimden mutsuzdum. Hiçbirşey olamamaktan korkardım. Bu nedenle mutlu olamazdım. Tadına varamazdım.
Şimdi de varamıyorum. Demek bu yollar dikenliymiş azıcık, ama ne yapalım ben seçtim bunu demek yerine, başaramadım olmadı, yanlış seçmişim demenin kolaylığına saklanıyorum.
A ile B'yi, 1 ile 2'yi anlatıp üzülmek yerine, A, B, 1, 2'yi yaşamakta olmaktan keyif almayı başaramıyorum.
Bebeğim yokkenki üzüntümü, acizliğimi, çaresizliğimi bu sayfalardan okuyup hatırlayıp şükredeceğime, bebeğimin varlığının bile sadece tek başına beni mutlu etmeye yeteceğinin farkına varamıyorum.
A ve B'yi düşünmekten uykusuz geceler geçiriyorum.
Oysa bir sene sonra onlar da hayatımda olmayacaklar. Geçip gidiyor ne de olsa zaman. Ben olacağım yine tek gerçeğim.
Kendimi benden ayıran olumlulara sevineceğime diğerlerinden ayıramayan olumsuzlara üzüle üzüle geldim 32 yaşıma..
Ee yıllar geçiyor ne de olsa.
Taschi bana "ruhum fırtınaya yakalandı çalkalanıyor" diyeli 16 yıl olmuş.. ON ALTI.
Bisürü kişi doğdu ve büyüdü o zamandan. Biz bile büyüdük.
O fırtınaları dahi gülerek anlatabiliyoruz artık.
Yeni fırtınaların da dineceğini bilmiyor muyuz ki?
Neden hala çalkalanıyoruz?
Belki de ağlayamadığımızdan.
Hayatın en gerçek acısını, ölümü yaşadıktan sonra, bunlar da fırtına değil meltem aslında.
Evet evet, nelere üzülüyorum ben demek geldi içimden.
Kalbimin üzerindeki kuş kalktı.
Güneş de açtı..
En iyisi bebeğimi de alıp Bebek'e gideyim.
Evet evet hafifledim.
Teşekkür ederim Taschi, benim uzaklardaki arkadaşım, kardeşim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)